Herkesin yaşamında çıplak günler vardır;savunmasız, iddiasız, direnmesiz,gösterişsiz, öylece... Yalın ve kendihalinde. İçine kimsenin kabul edilmediğ,alınmadığı, hani o en yakınların bile...Bu kitaptaki öyküler benim en çıplak günlerimde yazıldılar.Kıvırcık saçlı kadın, ilk kez korkmadan altı yıl boyu çekinerek sakladıklarını çıkarttı, gözünün önüne serdi. İnsanın en korkunç sırları kendisinden sakladıklarıdır. Kocasını, onun kendisiyle ilgili en küçük şakayı kaldıramayışını, kendini uyurken bile önemseyişini, karısının problemleri söz konusu olduğunda işlerinin aniden yoğunlaşmasını, altı yılı dolduran hep onun kitapları, filmleri, dostları, sorunları, iş kaygıları, plakları, rı, rı, rıları düşündü.
Herkesin yaşamında çıplak günler vardır;savunmasız, iddiasız, direnmesiz,gösterişsiz, öylece... Yalın ve kendihalinde. İçine kimsenin kabul edilmediğ,alınmadığı, hani o en yakınların bile...Bu kitaptaki öyküler benim en çıplak günlerimde yazıldılar.Kıvırcık saçlı kadın, ilk kez korkmadan altı yıl boyu çekinerek sakladıklarını çıkarttı, gözünün önüne serdi. İnsanın en korkunç sırları kendisinden sakladıklarıdır. Kocasını, onun kendisiyle ilgili en küçük şakayı kaldıramayışını, kendini uyurken bile önemseyişini, karısının problemleri söz konusu olduğunda işlerinin aniden yoğunlaşmasını, altı yılı dolduran hep onun kitapları, filmleri, dostları, sorunları, iş kaygıları, plakları, rı, rı, rıları düşündü.
Hayata dair farklı bakış açılarıyla kesinlikle çok güzel bir kitap!
Dokuz öyküden oluşan 1988 tarihli kitap, (bence) 9 öykü içinde en vasat olanı ile başlıyor. (Benim okuduğum kitap Remzi 7. Baskı-1993. Everest baskılarında sıra farklı olabilir.)
Her öyküde dil ve kurgu gelişiyor. Benim en beğendiğim öyküler "Bir Kadının Yaşamında En Önemli İki Şey" ve özellikle "Önceki ve Sonraki Kadın".
"Önceki ve Sonraki Kadın"ın şimdiye kadar okuduğum en iyi post-modern öykülerden biri olduğunu söyleyebilirim.
"Kuşku" bana vasat bir Aziz Nesin öykünmesi gibi geldi.
"Yerli Filmlerle Büyümüş Kız Çocuklarından Biri" isimli öyküyü acaba bir şey atladım mı endişesiyle iki defa okudum. İkinci okumamda daha çok sevdim.
9 öykünün neredeyse tamamı 30'lu yaşlarının sonlarında, ya da 40'lı yaşlarının başlarında öykü kahramanlarını anlatıyor. Bu, Buket Uzuner'in öyküleri yazdığı yıllarda, öykü kahramanı yaratmak konusunda sıkıntı yaşadığını akla getiriyor. İlk öyküde, kadınlık deneyimi yaşayan bir erkeğin izlenimleri anlatılıyordu. Sonraki öykülerdeki erkeklerin çoğu da bana kadınları (ya da en azından bir kadın öykücü tarafından yaratıldıklarını) düşündürdü.
Kitabı genel olarak beğendim.
Kitabın basım yılı 1988 ve bende ki baskısı da 8.basım.
NAsıl görmemeişim ben bu kitabı dedim açıkcası. İçindeki öyküler, hikayeler ki sanırım Buket Uzuner yer yer kendi hayatından da örnekler vererek yazmış hkayelerini, enfesti...
138 sayfa