Zeki Mürenin yeni yeni ünlendiği, çocukların yaz tatillerinde esnafın yanında zanaat öğrendiği, akşamları kadınlı erkekli komşuların kapı önlerinde çay içtiği ellili yıllar fonunda bir çocukluk. Peşinden dervişlerden, neyzenlerden oluşan aile ocağının mistik havasıyla İtalyan Lisesinin Batılı atmosferi arasında bocalayan ilk gençlik yılları. Ve nihayet uluslararası bir müzik kariyerine açılan Avrupa günleri...Kudsi Erguner samimi ve tevazu dolu anlatımıyla; bir yanda bugün artık kaybolan tekke ve tasavvuf geleneğinin nasıl bir gösteri sanatına indirgendiğini anlatırken, diğer yandan tecrübeleri ışığında Doğu ve Batı arasındaki anlayış farklılıklarını gözler önüne seriyor.
Zeki Mürenin yeni yeni ünlendiği, çocukların yaz tatillerinde esnafın yanında zanaat öğrendiği, akşamları kadınlı erkekli komşuların kapı önlerinde çay içtiği ellili yıllar fonunda bir çocukluk. Peşinden dervişlerden, neyzenlerden oluşan aile ocağının mistik havasıyla İtalyan Lisesinin Batılı atmosferi arasında bocalayan ilk gençlik yılları. Ve nihayet uluslararası bir müzik kariyerine açılan Avrupa günleri...Kudsi Erguner samimi ve tevazu dolu anlatımıyla; bir yanda bugün artık kaybolan tekke ve tasavvuf geleneğinin nasıl bir gösteri sanatına indirgendiğini anlatırken, diğer yandan tecrübeleri ışığında Doğu ve Batı arasındaki anlayış farklılıklarını gözler önüne seriyor.
"kaybetmeden aranmıyor. aranmadan bulunmuyor. bulununca lâyık olunamıyor."
erguner güzel şeyler anlattı. en azından benim dilimden konuştu.