Bir oğul, bir baba yitirdiğinde ne yitirir? Gerçekte, elinden ne alınmıştır? Pierre Pachet, babasının sesine ulaşmaya çalışan, 1905 Devrimi sonrası Rusyada ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransada yaşayan bu çağının musevisiyle ölümünden sonra diyalog kurmaya çalışan bir oğulu tanıştırıyor okuyucuya. Gitgide ustalaşan dilin ve kurgunun büyüsüyle oğul, ölü babasına yaşamı getiriyor beraberinde. TADIMLIKGerçek yurdum neredeydi? Daha şimdiden bu yurdun gelecekteki Filistin olduğunu düşünüyordum ve yeniyetmelik hayallerim beni çoğu kez bu yaratılacak yurda, öncülerin, insanseverlerin basit ve sıradan kişilerin yardımları ile sulanan bu toprağa, sözler ile vaadedilmiş ve mutluluğun gerçekleşeceği bu ülkeye götürüyordu. Düşüncelerimin genel eğilimi ve daha o zamandan beri varolan iflah olmaz kötümserliğim, Rusyanın devrimcilerin vaad ettikleri gibi bir gün bizim için bir cennet olabileceğine inanmamı engelliyordu. Yaşamımın en büyük üzüntüsü bu konuda da haklı çıkmam oldu ve boş inançlı biri olmamama rağmen, bu umutların başarısızlığa uğramış olmasında kendimin de iradem dışı olsa bile belli bir sorumluluk taşıdığım duygusundan kurtulamıyorum, çünkü, belki de bu umutların boşa çıkmaması için bunların toplu bir inançla desteklenmiş olması gerekiyordu. Peki, ama o yıllarda tüm anlatılan olayların kan dökücü ve acımasız olarak nitelendirdiği Rus halkının büyük çoğunluğunun bugünden yarına hoşgörülü bir kitleye dönüşebileceğine nasıl inanmalı? 1903te çocuk olan bizlerin belleğinden bu tür anlatılar nasıl silinebilirdi? Bizi çevreleyen dünyada saldırıları affetme mizah dışında söz konusu değildi ve benim de Eski Ahidin sözlerinin, ya da bu sözlerden bildiklerimin erdemine güvenim yoktu. Amcam ve yengem Rusların iyi niyetine inanmaya daha fazla eğilimli olmakla beraber onların da bu konuda çok coşkulu olduklarını sanmıyorum.
Bir oğul, bir baba yitirdiğinde ne yitirir? Gerçekte, elinden ne alınmıştır? Pierre Pachet, babasının sesine ulaşmaya çalışan, 1905 Devrimi sonrası Rusyada ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransada yaşayan bu çağının musevisiyle ölümünden sonra diyalog kurmaya çalışan bir oğulu tanıştırıyor okuyucuya. Gitgide ustalaşan dilin ve kurgunun büyüsüyle oğul, ölü babasına yaşamı getiriyor beraberinde. TADIMLIKGerçek yurdum neredeydi? Daha şimdiden bu yurdun gelecekteki Filistin olduğunu düşünüyordum ve yeniyetmelik hayallerim beni çoğu kez bu yaratılacak yurda, öncülerin, insanseverlerin basit ve sıradan kişilerin yardımları ile sulanan bu toprağa, sözler ile vaadedilmiş ve mutluluğun gerçekleşeceği bu ülkeye götürüyordu. Düşüncelerimin genel eğilimi ve daha o zamandan beri varolan iflah olmaz kötümserliğim, Rusyanın devrimcilerin vaad ettikleri gibi bir gün bizim için bir cennet olabileceğine inanmamı engelliyordu. Yaşamımın en büyük üzüntüsü bu konuda da haklı çıkmam oldu ve boş inançlı biri olmamama rağmen, bu umutların başarısızlığa uğramış olmasında kendimin de iradem dışı olsa bile belli bir sorumluluk taşıdığım duygusundan kurtulamıyorum, çünkü, belki de bu umutların boşa çıkmaması için bunların toplu bir inançla desteklenmiş olması gerekiyordu. Peki, ama o yıllarda tüm anlatılan olayların kan dökücü ve acımasız olarak nitelendirdiği Rus halkının büyük çoğunluğunun bugünden yarına hoşgörülü bir kitleye dönüşebileceğine nasıl inanmalı? 1903te çocuk olan bizlerin belleğind... tümünü göster