1684te Magia Cystera (Sihirili Fener)nın mucidi Alman Athanasius Kincherden 1895te cinématograph (sinematograf)ı icat eden Lumiére Kardeşlere kadar geçen sürede birçok mucit ve bilim adamı hareketli resimler elde etmek için uğraştılar.Lumiére Kardeşlerin bilimsel bir eğlence aracı olarak niteledikleri sinematograf, yirminci yüzyılın ilk yıllarına kadar bu niteliğini korudu. Ancak başta George Melies, Porter ve David Mark Griffithin, kurgusal anlatımı sinemaya dahil edip, sinemanın dilini, estetiğini saptamaya ve şekillendirmeye çalışmaları, sinemanın nelere muktedir olabileceğini gösterdi. Sinemanın bu öncü ve yaratıcı ustalarının çabaları, sinemanın salt bir eğlence aracı olmadığını kanıtladı ve sinemanın yeni bir sanat dalı olabileceğini gösterdi. Görselliğin kurgusal anlatımla kitleler üzerinde bıraktığı etki, siyasi çevrelerde bu yeni icadın önemli bir propaganda aracı olabileceği düşüncesini yarattı. Bunun sonucunda sinema, 1. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında başta Almanya, Fransa, Rusya ve Osmanlı olmak üzere birçok devlet tarafından kurumsallaştırdı. Bu kitapta, bir konunun ayrıntılı incelenmesinden çok, farklı makalelerin bir araya gelmesiyle oluşan bir konu bütünlüğü söz konusudur. Bu makalelerde sinemanın Osmanlıdaki ilk yılları, Osmanlı devlet ricâlinin sinemaya yaklaşımı, Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde sinema faaliyetleri ve başlangıcından günümüze Ermenilerin Türkler aleyhine yapmış oldukları filmler, tarihsel konjonktür içinde belgelere dayanarak ele alınmıştır.
1684te Magia Cystera (Sihirili Fener)nın mucidi Alman Athanasius Kincherden 1895te cinématograph (sinematograf)ı icat eden Lumiére Kardeşlere kadar geçen sürede birçok mucit ve bilim adamı hareketli resimler elde etmek için uğraştılar.Lumiére Kardeşlerin bilimsel bir eğlence aracı olarak niteledikleri sinematograf, yirminci yüzyılın ilk yıllarına kadar bu niteliğini korudu. Ancak başta George Melies, Porter ve David Mark Griffithin, kurgusal anlatımı sinemaya dahil edip, sinemanın dilini, estetiğini saptamaya ve şekillendirmeye çalışmaları, sinemanın nelere muktedir olabileceğini gösterdi. Sinemanın bu öncü ve yaratıcı ustalarının çabaları, sinemanın salt bir eğlence aracı olmadığını kanıtladı ve sinemanın yeni bir sanat dalı olabileceğini gösterdi. Görselliğin kurgusal anlatımla kitleler üzerinde bıraktığı etki, siyasi çevrelerde bu yeni icadın önemli bir propaganda aracı olabileceği düşüncesini yarattı. Bunun sonucunda sinema, 1. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında başta Almanya, Fransa, Rusya ve Osmanlı olmak üzere birçok devlet tarafından kurumsallaştırdı. Bu kitapta, bir konunun ayrıntılı incelenmesinden çok, farklı makalelerin bir araya gelmesiyle oluşan bir konu bütünlüğü söz konusudur. Bu makalelerde sinemanın Osmanlıdaki ilk yılları, Osmanlı devlet ricâlinin sinemaya yaklaşımı, Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde sinema faaliyetleri ve başlangıcından günümüze Ermenilerin Türkler aleyhine yapmış oldukları filmler, tarihsel konjonktür içinde belgelere dayanarak ele alın... tümünü göster