Committee on Banking Supervision (BCBS) düzenlemelerinin değişmemesi halinde, süreç içerisinde sermaye arbitrajları, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler aleyhine sermaye yetersizliğini daha da derinleştirecek ve büyüme-kalkınma hamlelerinde zafiyet yaratacaktır. BCBS başlangıçta sermaye yeterliliği kavramının yanıtını aramak üzere oluşturulmuş iken, giderek risk ölçümü ve risk değerlemesi kavramlarına yönelmiş, teknik olarak sermaye yeterliliği kavramı ve bu konuda geliştirilen rasyolar gelişmiş ülkelerin dışındaki dünya için sorgusuz sualsiz kabul edilecek bir zorunluluk haline getirilmiştir. Etkin risk yönetimi, piyasa disiplininin sağlanması ve risk odaklı denetim gibi kavramlar ekonomik anlamda sermaye yeterliliği ile ilintili olmakla beraber, bu çalışma, düzenleyici kurumların subjektif yaklaşımlarıyla kuralları oluşturulmuş bir sermaye yeterliliği kavramına dayanarak piyasa disiplininin sağlanmasının mümkün olamayacağını ortaya çıkartmıştır. BCBS açısından, sermaye düzenlemelerinin sadece mevduat sahiplerinin haklarını korumak amacıyla oluşturulduğu iddia edilse de, mali kaynakların banka sermayesine dönüşüm arzusu yani yerel sermayedar kârlılığı göz ardı edilerek gelişmiş ülkelere yönelik düzenlemeler halini almaktadır. Basel uzlaşılarında riskin kendisi ile değil, katsayılarla ağırlıklandırılan hayali tutarlarla uğraşılmaktadır. Esas alınan katsayılar ülkelerin yapısal realitelerinden kopuk bir şekilde sadece varsayımlar yoluyla tespit edilerek suni risk gruplarının oluşumuna sebebiyet verilmektedir. BCBS önerilerinde düzenleyici otoritelerin kişisel ve organizasyonel yaklaşımlarıyla oluşturulan oranların ve gruplamaların hiçbiri bilimsel değer taşımadığı bu çalışmayla ortaya çıkarılmıştır. Bankacılar, BCBS tarafından sermaye yeterlilik rasyosunun asgari % 8 olarak önerilmesinin veya herhangi bir bilanço kalemi için risk derecesi olarak önerilen katsayının arkasındaki gerekçeleri bilimsel bir temelde açıklayamamaktadır.
Committee on Banking Supervision (BCBS) düzenlemelerinin değişmemesi halinde, süreç içerisinde sermaye arbitrajları, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler aleyhine sermaye yetersizliğini daha da derinleştirecek ve büyüme-kalkınma hamlelerinde zafiyet yaratacaktır. BCBS başlangıçta sermaye yeterliliği kavramının yanıtını aramak üzere oluşturulmuş iken, giderek risk ölçümü ve risk değerlemesi kavramlarına yönelmiş, teknik olarak sermaye yeterliliği kavramı ve bu konuda geliştirilen rasyolar gelişmiş ülkelerin dışındaki dünya için sorgusuz sualsiz kabul edilecek bir zorunluluk haline getirilmiştir. Etkin risk yönetimi, piyasa disiplininin sağlanması ve risk odaklı denetim gibi kavramlar ekonomik anlamda sermaye yeterliliği ile ilintili olmakla beraber, bu çalışma, düzenleyici kurumların subjektif yaklaşımlarıyla kuralları oluşturulmuş bir sermaye yeterliliği kavramına dayanarak piyasa disiplininin sağlanmasının mümkün olamayacağını ortaya çıkartmıştır. BCBS açısından, sermaye düzenlemelerinin sadece mevduat sahiplerinin haklarını korumak amacıyla oluşturulduğu iddia edilse de, mali kaynakların banka sermayesine dönüşüm arzusu yani yerel sermayedar kârlılığı göz ardı edilerek gelişmiş ülkelere yönelik düzenlemeler halini almaktadır. Basel uzlaşılarında riskin kendisi ile değil, katsayılarla ağırlıklandırılan hayali tutarlarla uğraşılmaktadır. Esas alınan katsayılar ülkelerin yapısal realitelerinden kopuk bir şekilde sadece varsayımlar yoluyla tespit edilerek suni risk grupları... tümünü göster