Bu kitapta Anthony Storr, mutluluğun tek anahtarının kişisel ilişkilerdeki başarıdan geçtiği yaygın tezini çürütüyor. Hücre hapsi gibi dayatılmış hallerde hayatta kalmak, idealleri sürdürmek için hayal gücünü, emeği, zamanı iyi kullanabilmek bir başınalığı kucaklamakla başlıyor. Birçok büyük sanatçı bir başına kalarak üretmiş; çocukluklarında eziyet gören bazı şair ve yazarlar ileriki yaşlarında bir başına yaratıcılıkta huzur bulmuşlar; azizler, peygamberler ağaç altlarında, dağlarda, mağaralarda inzivaya çekilmişler; kimileri de siyasi sebeplerden atıldıkları pislik içindeki hücrelerde şiir okumuşlar, hayalî yürüyüşlere çıkmışlar da öyle delirmemişler. Tanpınar’ın ''başım sükûtu öğüten / uçsuz bucaksız değirmen’ diye nitelendirdiği o sonsuzluk, o okyanus halini Dickens çok iyi bilip yaşamış da, Freud neden anlayamamış? Wagner’in vicdansız, Strauss’un bencil, Strindberg’in kadın düşmanı olmalarının kulisinde neler varmış? Okuyunca, ‘Goya’ gibi iradeye dönüşebilirsiniz.
Bu kitapta Anthony Storr, mutluluğun tek anahtarının kişisel ilişkilerdeki başarıdan geçtiği yaygın tezini çürütüyor. Hücre hapsi gibi dayatılmış hallerde hayatta kalmak, idealleri sürdürmek için hayal gücünü, emeği, zamanı iyi kullanabilmek bir başınalığı kucaklamakla başlıyor. Birçok büyük sanatçı bir başına kalarak üretmiş; çocukluklarında eziyet gören bazı şair ve yazarlar ileriki yaşlarında bir başına yaratıcılıkta huzur bulmuşlar; azizler, peygamberler ağaç altlarında, dağlarda, mağaralarda inzivaya çekilmişler; kimileri de siyasi sebeplerden atıldıkları pislik içindeki hücrelerde şiir okumuşlar, hayalî yürüyüşlere çıkmışlar da öyle delirmemişler. Tanpınar’ın ''başım sükûtu öğüten / uçsuz bucaksız değirmen’ diye nitelendirdiği o sonsuzluk, o okyanus halini Dickens çok iyi bilip yaşamış da, Freud neden anlayamamış? Wagner’in vicdansız, Strauss’un bencil, Strindberg’in kadın düşmanı olmalarının kulisinde neler varmış? Okuyunca, ‘Goya’ gibi iradeye dönüşebilirsiniz.
Ciltli, 248 sayfa
2005 tarihinde, Apollon tarafından yayınlandı