Prof. Dr. Suphi Saatçi sanat - araştırma Elinizde bulunan bu kitap, Mimar Sinanın hatıralarını anlatan Tezkiretül-Bünyan adlı yazma kaynaktan alınarak hazırlanmıştır. Tarihî önem taşıyan bu kaynak, büyük mimar hakkında elimizde bulunan en değerli belge niteliğindedir. Sinanın kendi dilinden anlatılan bu eserle, büyük ustanın insanî duygularına yaklaşarak onun içi dünyasına nüfuz etmek de mümkün olacaktır.Sinanın anlatımı üzerine Sâî Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan yazmada, Sinanın mimarbaşı olmadan önceki hayatı özet olarak verildikten sonra, değer taşıyan 6 eserin yapılışı hikâye edilmektedir. Bunlar sırası ile Şehzâde Camisi, Kırkçeşme su tesisleri, Süleymaniye Camisi, Mihrimah Sultan Bahçesinde su dolabı, Büyükçekmece Köprüsü ve Selimiye Camisi bölümlerinde yer almaktadır. Yorumlar: Koca Sinan Bir İtalyan mimarlık tarihçisi kitabında, Bizdekiler ya mimar ya da mühendis; Sinan ise hem mimar hem de mühendistir. diyor. Hep düşünmüşümdür; Mimar Sinan acaba İtalyan, Alman, Fransız, İngiliz olsaydı, hakkında yazılan eserler kütüphanelere sığar mıydı? Bundan yirmi yıl öncesine kadar Napolyon hakkında seksen bin küsur, Goethe hakkında yirmi iki bin küsur eser yazıldığını düşünürsek, Sinan hakkında yazılacaklara dair bir fikir sahibi olabiliriz. Bizde Sinan için yazılanlar iki elin parmaklarını geçmez. Bu bizim milli ayıbımızdır. Prof. Dr. Suphi Saatçinin, Bir Osmanlı Mucizesi Mimar Sinan adlı çalışması Ötüken Yayınevinin ciddiyeti ve zarafet anlayışıyla buluşunca, günışığına milli ayıbımızı örtecek cinsten bir kitap çıkmış. Suphi Saatçi, kültür meselelerinin önemini idrak etmiş, seçkin bir bilim ve sanat adamımızdır. Bilindiği üzere Mimar Sinana dair en önemli kaynak Tezkiretül Bünyandır. Sinanın anlatması üzerine, Sai Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan bu eser, emsalsiz sanatkârımızın mimarbaşı olduktan sonra yapımlarını üstlendiği, Şehzade Camii, Kırkçeşme Su Tesisleri, Süleymaniye Camii, Mihrimah Sultan bahçesindeki su dolabı, Büyükçekmece Köprüsü ve Selimiye Camiine dair hatıralarıdır. Kitapta Tezkiretül Bünyanın, Suphi Saatçi tarafından sadeleştirilmiş metnini de bulmaktayız. Bu tarihî metni Saatçinin bizzat sadeleştirmesi son derece isabetli olmuş; zira hem o zamanki dile, yazıya, mimarlık kültürüne vâkıf olmak, hem de edebi yanının bulunması gerekir ki bütün bu vasıfları Saatçinin şahsında topladığını, yaptığı sadeleştirmenin herhangi bir bölümünü okuyan teslim eder. Sinan anlatmaya Cenab-ı Allahtan, Hz. Peygamberden başlamış, dört halifeye geçmiş, tabii Efendimizin torunları Hasan ile Hüseyini de ihmal etmemiş. Saatçinin ne kadar başarılı olduğunun görülmesi bakımından eserin bir sayfasını açıyor, karşıma çıkan ilk halife hakkında yazılanların sadeleştirmesini sunuyorum; (Birinci dost, O), hakikat Kâbesinin mihrabı, doğruluk ve temizliği birleştiren yolun kandili, peygamberlerin serdarı Hz. Muhammedin mağara arkadaşı, din Kâbesinin taşı, dört seçkin dostun en gözdesi, iki cihan Rabbinin elçisinin yerine geçen, azim sahiplerinin önderi, eski dost, Hz. Ebubekir Sıddîkdır. (Allah ondan razı olsun.) Nazım; Peygamberin mağara arkadaşıdır Sıddîk Onun gam ortağıdır Sıddîk Her Edirneye gidişimde Selimiyenin önünde uzun süre dikilir, bakarım; ayrılırken sanki içimden bir şeyler kopar. O ulu mabedi seyrederken, semavi bir şiir okumuş, bin yıl süren bir rüyaya dalmış gibi olurum. Son gidişimde, bir süre önce bir Alman bilim adamının geldiğini, iki ay her gün camiyi ziyaret edip tetkikler yaptığını, ayrılırken de şu gerçeği dile getirdiğini söylediler: Büyük Sinan hiçbir şey yapmasaydı; sadece şu minberi yapmış olsaydı, dünya sanat tarihinde baş köşeyi alırdı. Rivayet edilir ki, Lozan Andlaşması görüşüldüğü sırada Venizelos, Lord Curzondan Edirnenin kendilerine verilmesini istemiş Ünlü Türk düşmanı da şöyle demek zorunda kalmış: Verelim Venizelos; fakat Selimiyeyi ne yapacağız? Yıksak bize barbar derler, Selimiye ile Edirneyi size versek zalim derler; söyle zalim mi, barbar mı olalım? Koca Sinan ruhunda oluşturduğu mührü, toprağa öyle azametli basmış ki, beldenin tapusunu ebediyete kadar milletimize çıkarmış. Eser öyle güzel basılmış ki, Ötüken Yayınevi adeta estetik zevkini konuşturmuş. İnsanın, bizim ülkemizde de kitap basılıyormuş diyesi geliyor. Kağıt, renk seçiminden basımın en ufak ayrıntısına kadar gösterilen titizlik, Saatçinin emeklerini daha cazip hale getirmiş. Okur-yazarlığın takdir edildiği bir ülkede böyle bir eser hakkında ne kadar yazılıp çizileceğini tasavvur etmek güç, ne yazık ki bizde tıs yok. Suphi Saatçi, bu eseriyle milletimize borcunu ödemiştir. Ona yol gösterecek noktada kendimi asla görmüyorum. Ama ben onun yerinde olsam, kesinlikle Mimar Sinanın peşini bırakmam. Tezkiretül Bünyanda altı eserinin hikâyesi anlatılıyor. Halbuki Saatçinin de yazdığı üzere Koca Sinandan bize dört yüz civarında eser kalmıştır. Saatçi, önce dört başı mamur bir Mimar Sinan biyografisi yazmalı; sonra tek tek eserlerine yönelmeli. Şimdilerde bu işi ondan daha iyi yapacak kimse olduğunu zannetmiyorum; mesleği ve kültürü biçilmiş kaftan. Elbette bu bir ömür ister; belki de bir ömür yetmez. Ama günümüzde bundan daha hayırlı bir işe tahsis edilmiş bir ömür olabilir mi? Mehmed Niyazi, Zaman11.09.2006 ...
Prof. Dr. Suphi Saatçi sanat - araştırma Elinizde bulunan bu kitap, Mimar Sinanın hatıralarını anlatan Tezkiretül-Bünyan adlı yazma kaynaktan alınarak hazırlanmıştır. Tarihî önem taşıyan bu kaynak, büyük mimar hakkında elimizde bulunan en değerli belge niteliğindedir. Sinanın kendi dilinden anlatılan bu eserle, büyük ustanın insanî duygularına yaklaşarak onun içi dünyasına nüfuz etmek de mümkün olacaktır.Sinanın anlatımı üzerine Sâî Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan yazmada, Sinanın mimarbaşı olmadan önceki hayatı özet olarak verildikten sonra, değer taşıyan 6 eserin yapılışı hikâye edilmektedir. Bunlar sırası ile Şehzâde Camisi, Kırkçeşme su tesisleri, Süleymaniye Camisi, Mihrimah Sultan Bahçesinde su dolabı, Büyükçekmece Köprüsü ve Selimiye Camisi bölümlerinde yer almaktadır. Yorumlar: Koca Sinan Bir İtalyan mimarlık tarihçisi kitabında, Bizdekiler ya mimar ya da mühendis; Sinan ise hem mimar hem de mühendistir. diyor. Hep düşünmüşümdür; Mimar Sinan acaba İtalyan, Alman, Fransız, İngiliz olsaydı, hakkında yazılan eserler kütüphanelere sığar mıydı? Bundan yirmi yıl öncesine kadar Napolyon hakkında seksen bin küsur, Goethe hakkında yirmi iki bin küsur eser yazıldığını düşünürsek, Sinan hakkında yazılacaklara dair bir fikir sahibi olabiliriz. Bizde Sinan için yazılanlar iki elin parmaklarını geçmez. Bu bizim milli ayıbımızdır. Prof. Dr. Suphi Saatçinin, Bir Osmanlı Mucizesi Mimar Sinan adlı çalışması Ötüken Yayınevinin ciddiyeti ve zarafet anlayışıyla buluşunca, günışığı... tümünü göster