1998 yılında Alman Yayıncıları Barış Ödülünü alan ve her zaman siyasal kimliğiyle öne çıkan Martin Walser, son elli yılın Alman gerçeğini en iyi anlatan, yorumlayan, eleştiren bir yazar olarak tanımlanıyor. Can Yayınları arasında çıkan Birbirimiz Olmadan, Yamalı Evlilikler ve Av adlı romanlarıyla Türkiyede de sesini duyurmuştu. Bir Pınar Gibi, çocukluğundan başlayarak bir yazarın oluşumunu anlatıyor. Her ne kadar romanda adlar değişikse de romanın kahramanı olan Johann, Martin Walserin ta kendisidir. Çocukluğunu Almanyanın güneyinde, taşrada geçiren Johann, varlıklı sayılmayacak bir ailede büyür. Hayallerinin içine gömülen savaş karşıtı bir baba ile ekonomik nedenlerle Hitlerin partisine katılmaya karar veren, daha gerçekçi bir annenin çocuğudur. Baba, oğluna güzelliğe karşı duyarlı olmayı, dilinin tınısını, yabancı sözcüklerin büyüsünü öğretir. Bu sözcük ve dil sevgisi küçük Johannı ömür boyu bırakmayacaktır. İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanyasında Nasyonal Sosyalizmin dorukta olduğu 1933-45 yıllarını romanına fon alan Martin Walsen, Johannın gözüyle ülkesinin siyasal gelişimini gözler. Böylece Johannın sözcük dağarcığına Hitler ve parti sözcükleri de eklenir. Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelmesiyle başlayan, Avusturyanın ilhakıyla süren ve İkinci Dünya Savaşının bitimiyle sona eren bir dönemi anlatan Martin Walserin dili bir pınar gibi berrak ve temiz. Bir Pınar Gibi, hatırlama ve hatırlayış biçimleri üstüne bir başyapıt; Üçüncü Reich dönemindeki taşra Almanyasının ve Almanyanın en karanlık döneminin başarılı bir panoraması.
1998 yılında Alman Yayıncıları Barış Ödülünü alan ve her zaman siyasal kimliğiyle öne çıkan Martin Walser, son elli yılın Alman gerçeğini en iyi anlatan, yorumlayan, eleştiren bir yazar olarak tanımlanıyor. Can Yayınları arasında çıkan Birbirimiz Olmadan, Yamalı Evlilikler ve Av adlı romanlarıyla Türkiyede de sesini duyurmuştu. Bir Pınar Gibi, çocukluğundan başlayarak bir yazarın oluşumunu anlatıyor. Her ne kadar romanda adlar değişikse de romanın kahramanı olan Johann, Martin Walserin ta kendisidir. Çocukluğunu Almanyanın güneyinde, taşrada geçiren Johann, varlıklı sayılmayacak bir ailede büyür. Hayallerinin içine gömülen savaş karşıtı bir baba ile ekonomik nedenlerle Hitlerin partisine katılmaya karar veren, daha gerçekçi bir annenin çocuğudur. Baba, oğluna güzelliğe karşı duyarlı olmayı, dilinin tınısını, yabancı sözcüklerin büyüsünü öğretir. Bu sözcük ve dil sevgisi küçük Johannı ömür boyu bırakmayacaktır. İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanyasında Nasyonal Sosyalizmin dorukta olduğu 1933-45 yıllarını romanına fon alan Martin Walsen, Johannın gözüyle ülkesinin siyasal gelişimini gözler. Böylece Johannın sözcük dağarcığına Hitler ve parti sözcükleri de eklenir. Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelmesiyle başlayan, Avusturyanın ilhakıyla süren ve İkinci Dünya Savaşının bitimiyle sona eren bir dönemi anlatan Martin Walserin dili bir pınar gibi berrak ve temiz. Bir Pınar Gibi, hatırlama ve hatırlayış biçimleri üstüne bir başyapıt; Üçüncü Reich dönemindeki taşra Almanyasının ve A... tümünü göster
356 sayfa