öklerKayaların üstünde bir tutam toprağa tutunurdu bütün alıçlar, kısa küçük ve sessiz olurlardı. Kulağım onlarda olurdu hep, küçük bir ses beklerdim, bir homurdanma ya da çıtırtı. Çünkü inandırmışlardı beni. Demişlerdi ki; Bütün alıçların yalnızlığı toprak altında gizlidir, toprakla ve sadece kendini dinleyenlerle konuşur alıçlar�Mavi Defter***Sıkılınca alıçlarla konuşuyorum ben.Ama bunu yapmamalıymışım. Babam öyle söylemiş. Ağaçlara anlatmak istediklerini yazsın, demiş. O öyle söyleyince de annem tutmuş bu defteri almış. Şimdi buraya yazıyorum işte. Babam gelince okuyacakmış. Annem söyledi. O şimdi uzakta. Çalışıyor. Karlar eriyince gelecekmiş. Bahçedeki erikler çiçek açınca. Narçiçekleri kızarınca� Söz vermiş anneme. Selim defterini yazsın, köprü buz tuttuğunda okula gitmesin, hiç sıkılmasın demiş.***Dışarısı soğuk.Evde, ocağın karşısında oturuyoruz. Hiç konuşmuyoruz. Eskiden olsa konuşurduk. Ben soru sorduğumda cevap verirdi dedem. Hikâyeler anlatırdı. Alıç ağaçlarının hikayesini de o anlatmıştı. Kendisini dinleyen çocuklarla bir gün mutlaka konuşurmuş bu alıçlar. Böyle söylemişti. Eskiden tabii. Şimdi değil. Artık konuşamıyor. Hastalandı. Kımıldayamıyor bile. Ağzını açıp bakıyorum bazen. Nefesi hep kokuyor. Gözkapaklarını çekiyorum, lastik gibi uzuyor. Çimdikliyorum.Yine de kımıldamıyor. Demek ki canı acımıyor. Arada sırada gelip çeviriyor annem. Ben de yardım ediyorum ona. Çevirmezsek vücudunda yaralar olurmuş. Öyle söylemiş doktor. Sadece bakıyor dedem. Çişini bile söylemiyor. Annem sinirleniyor ona. Ben gülüyorum. Bana da sinirleniyor. Ama belli etmiyor. Elinde leğenle odaya giriyor annem. Başörtüsünün bir ucunu hep burnuna tutuyor. Hemen kızıyor. Dedem akıllı adam, duymazdan geliyor onu. Tavana bakmaya devam ediyor. Orada bir şey yok dede, diyorum. O sürekli bakıyor.
öklerKayaların üstünde bir tutam toprağa tutunurdu bütün alıçlar, kısa küçük ve sessiz olurlardı. Kulağım onlarda olurdu hep, küçük bir ses beklerdim, bir homurdanma ya da çıtırtı. Çünkü inandırmışlardı beni. Demişlerdi ki; Bütün alıçların yalnızlığı toprak altında gizlidir, toprakla ve sadece kendini dinleyenlerle konuşur alıçlar�Mavi Defter***Sıkılınca alıçlarla konuşuyorum ben.Ama bunu yapmamalıymışım. Babam öyle söylemiş. Ağaçlara anlatmak istediklerini yazsın, demiş. O öyle söyleyince de annem tutmuş bu defteri almış. Şimdi buraya yazıyorum işte. Babam gelince okuyacakmış. Annem söyledi. O şimdi uzakta. Çalışıyor. Karlar eriyince gelecekmiş. Bahçedeki erikler çiçek açınca. Narçiçekleri kızarınca� Söz vermiş anneme. Selim defterini yazsın, köprü buz tuttuğunda okula gitmesin, hiç sıkılmasın demiş.***Dışarısı soğuk.Evde, ocağın karşısında oturuyoruz. Hiç konuşmuyoruz. Eskiden olsa konuşurduk. Ben soru sorduğumda cevap verirdi dedem. Hikâyeler anlatırdı. Alıç ağaçlarının hikayesini de o anlatmıştı. Kendisini dinleyen çocuklarla bir gün mutlaka konuşurmuş bu alıçlar. Böyle söylemişti. Eskiden tabii. Şimdi değil. Artık konuşamıyor. Hastalandı. Kımıldayamıyor bile. Ağzını açıp bakıyorum bazen. Nefesi hep kokuyor. Gözkapaklarını çekiyorum, lastik gibi uzuyor. Çimdikliyorum.Yine de kımıldamıyor. Demek ki canı acımıyor. Arada sırada gelip çeviriyor annem. Ben de yardım ediyorum ona. Çevirmezsek vücudunda yaralar olurmuş. Öyle söylemiş doktor. Sadece bakıyor ... tümünü göster