Barış kuvvet kullanımını ilke olarak söz konusu olmadığı durum şeklinde tanımlanmıştır. Uluslararası hukuk kurallarının oluşumu ise, uluslararası düzenin kurulması ve işleyişini sürdürebilmesi için, devletlerin çözümü amacıyla kuvvet kullanımını da içermek üzere tümüyle serbest davranmalarını önleyecek şekilde, mutlak egemenlik yetkisinin kısıtlanmasına dayanmıştır. Uluslararası birimler arasındaki ilişkileri düzenleyen uluslararası hukuk kurallarının oluşumu ve gelişimiyle birlikte, devletlerin egemenlik yetkilerini mutlak olmaktan çıkmasına koşut olarak; uluslararası uyuşmazlıkların ilgili taraflarca kuvvet kullanımına başvurulmaksızın barışçı yollarla çözümü amacının, özel mekanizmaların geliştirilmesi yönünde somutlaşan çabalara dönüştüğüne tanık olunmuştur. Zira, Hans Kelsenin deyişiyle, uluslararası uyuşmazlıkların sonucu olarak ortaya çıkan çatışma olasılığının ortadan kaldırılmasının uluslararası ilişkilerdeki diğer her amacın önünde yer alması gerekir.
Barış kuvvet kullanımını ilke olarak söz konusu olmadığı durum şeklinde tanımlanmıştır. Uluslararası hukuk kurallarının oluşumu ise, uluslararası düzenin kurulması ve işleyişini sürdürebilmesi için, devletlerin çözümü amacıyla kuvvet kullanımını da içermek üzere tümüyle serbest davranmalarını önleyecek şekilde, mutlak egemenlik yetkisinin kısıtlanmasına dayanmıştır. Uluslararası birimler arasındaki ilişkileri düzenleyen uluslararası hukuk kurallarının oluşumu ve gelişimiyle birlikte, devletlerin egemenlik yetkilerini mutlak olmaktan çıkmasına koşut olarak; uluslararası uyuşmazlıkların ilgili taraflarca kuvvet kullanımına başvurulmaksızın barışçı yollarla çözümü amacının, özel mekanizmaların geliştirilmesi yönünde somutlaşan çabalara dönüştüğüne tanık olunmuştur. Zira, Hans Kelsenin deyişiyle, uluslararası uyuşmazlıkların sonucu olarak ortaya çıkan çatışma olasılığının ortadan kaldırılmasının uluslararası ilişkilerdeki diğer her amacın önünde yer alması gerekir.