Sınır nedir? Küreselleşme ve küresel şiddet ekonomisi çağında yer değiştiren sınırlar neyi simgeliyor? Medya şebekeleri, çok-uluslu şirketler ve imparatorluk politikalarıyla hayatın ve ölümün kurumsal dağılımını düzenleyen küresel-üstsınırların halklar için taşıdığı anlam ne? Avrupa Birliğinde canlanan ırkayrımcı politikalar, ırkçı şiddet, derin devlet eğilimleri, milliyetçi akımlar ve infilak eden cemaatci/gettocu düşünce biçimleriyle kimlikçi politikaları nasıl yorumlamalıyız? Balibar bu kitabında Bodinden Hobbes ve Rousseauya, Hegelden Marksa, Schmittten Arendte, Althusser, Derrida ve Foucaulttan Ranciere ve Nancye uzanan farklı çizgiler eşliğinde bu soruları tartışarak, modern ve postmodern dönüşümler içinde egemenlik, ulus ve yurttaşlık kavramlarının geçirdiği dönüşümleri irdeliyor. Liberalizm ve Cumhuriyetçilik ikilemine kilitlenmiş tartışmalara, Anayasacılığa hapsedilmiş uzlaşımcı demokrasi görüşlerine, politikanın ve tarihin sonu mitlerine müdahale ederek, yakın tarihin siyasal/demokratik mücadelelerinden günümüzün göçmen hareketleri ve demokrasinin tabandan inşa edildiği bitişik şantiyeler dizisine işaret ederek, ulusaşırı bir yurttaşlığın, yeni ve totaliter olmayan bir topluluk nosyonunun ve bir çatışmacı demokrasinin izlerini sürüyor. Bir sınırda düşünme çağrısı.
Sınır nedir? Küreselleşme ve küresel şiddet ekonomisi çağında yer değiştiren sınırlar neyi simgeliyor? Medya şebekeleri, çok-uluslu şirketler ve imparatorluk politikalarıyla hayatın ve ölümün kurumsal dağılımını düzenleyen küresel-üstsınırların halklar için taşıdığı anlam ne? Avrupa Birliğinde canlanan ırkayrımcı politikalar, ırkçı şiddet, derin devlet eğilimleri, milliyetçi akımlar ve infilak eden cemaatci/gettocu düşünce biçimleriyle kimlikçi politikaları nasıl yorumlamalıyız? Balibar bu kitabında Bodinden Hobbes ve Rousseauya, Hegelden Marksa, Schmittten Arendte, Althusser, Derrida ve Foucaulttan Ranciere ve Nancye uzanan farklı çizgiler eşliğinde bu soruları tartışarak, modern ve postmodern dönüşümler içinde egemenlik, ulus ve yurttaşlık kavramlarının geçirdiği dönüşümleri irdeliyor. Liberalizm ve Cumhuriyetçilik ikilemine kilitlenmiş tartışmalara, Anayasacılığa hapsedilmiş uzlaşımcı demokrasi görüşlerine, politikanın ve tarihin sonu mitlerine müdahale ederek, yakın tarihin siyasal/demokratik mücadelelerinden günümüzün göçmen hareketleri ve demokrasinin tabandan inşa edildiği bitişik şantiyeler dizisine işaret ederek, ulusaşırı bir yurttaşlığın, yeni ve totaliter olmayan bir topluluk nosyonunun ve bir çatışmacı demokrasinin izlerini sürüyor. Bir sınırda düşünme çağrısı.