Bir saltanat sarayı. Osmanoğulları’nın miras bıraktığı görkemli mimari yapılardan biri. Bir saltanatın en görünür olduğu geçit alam. Sadece o değil. Kültür ve medeniyet yaşantısının renkten renge büründüğü “saray”.
İçinde yaşayanların “mekânın poetikası”nı da çattıklarını görürüz orada, incelikle. Bütün eşya, mekân, ışık, ses gündelik hayatın sosyolojisi içinde insana ve eşyaya koşar. Çevresini aydınlattığı kadar kendi masalım da söyler.
Bir saltanat sarayı. Osmanoğulları’nın miras bıraktığı görkemli mimari yapılardan biri. Bir saltanatın en görünür olduğu geçit alam. Sadece o değil. Kültür ve medeniyet yaşantısının renkten renge büründüğü “saray”.
İçinde yaşayanların “mekânın poetikası”nı da çattıklarını görürüz orada, incelikle. Bütün eşya, mekân, ışık, ses gündelik hayatın sosyolojisi içinde insana ve eşyaya koşar. Çevresini aydınlattığı kadar kendi masalım da söyler.
Osmanlı saray kültürü ve özellikle Dolmabahçe hayranlarının okumasında fayda var.Ancak genel olarak bakıldığında,İskender Pala dan beklenen yok maalesef..Sanki sadece yazmak olsun diyerek yazılmış bir kitap gibi.Sıkmıyor insanı,ancak İskender Pala dan daha fazlasını bekliyor insan.
Tarihi seviyorsanız kesinlikle okuyun. Dolmabahçe de kullanılan eşyaların kendilerini anlatmaları da ayrı bir tat katmış.
"Gun batiminda bahcede kahvesinu yudumlarken kapali kapilarim ve pencerelerime bakti,ve kelimesi kelimesine "gunese hasret efsunlu bir guzel!"dedi. Sonraku yillarda her gelisinde onu bir gunes diye istikbale ciktim...Gunesin koynumda battigi ve bir daha dogmadigi 10 kasim sabahina kadar..."
Bu satirlar bence her seyi anlatiyor.Baska soze gerek yok.
Karton Cilt, 112 sayfa
Eylül2011 tarihinde, Kapı Yayınları tarafından yayınlandı