Bürokratlar, alışılmış bir anı kitabı, bir öykü ya da roman değildir. Daha sonra edebiyat dilimize girmiş olan ilk olarak Erhan Benerin kullandığı bir deyişle, mizahi bir roman gibi keyifle okunan bir anı-öyküdür. İlk olarak Milliyet gazetesinde tefrika edildiğinde büyük yankı uyandırmış olan Bürokratları okurken, aradan geçen yirmi beş yıla karşın, isimler değişmiş olsa bile, ülkemizde, özellikle büyük bürokrat-politikacı ilişkilerinin fazla bir değişikliğe uğramadan sürüp gittiğine siz de, acılı bir gülümsemeyle tanık olacaktır. Kaldı ki, bu isimlerin birçoğunun bugün hala bürokrat ya da politikacı olarak sahnede yer aldıkları da üzerinde durup düşünülmesi gereken bir olgudur. Ne var ki, 21. Yüzyılın başlarında içine düştüğümüz ekonomik kriz ve gerek yönetsel gerekse politik olarak yaşamakta olduğumuz olağanüstü karmaşa döneminde, bürokrasiden yakınmanın, ekonomik krizin faturasını sadece birtakım yeni ya da eski yüksek yerlerde oturan kişilerin sırtına yükleyip sorumluluktan kaçmanın, ne ülke ne de ülkeyi bu hale getirenler bakımından, çıkar yol olmadığı ortadadır.
Bürokratlar, alışılmış bir anı kitabı, bir öykü ya da roman değildir. Daha sonra edebiyat dilimize girmiş olan ilk olarak Erhan Benerin kullandığı bir deyişle, mizahi bir roman gibi keyifle okunan bir anı-öyküdür. İlk olarak Milliyet gazetesinde tefrika edildiğinde büyük yankı uyandırmış olan Bürokratları okurken, aradan geçen yirmi beş yıla karşın, isimler değişmiş olsa bile, ülkemizde, özellikle büyük bürokrat-politikacı ilişkilerinin fazla bir değişikliğe uğramadan sürüp gittiğine siz de, acılı bir gülümsemeyle tanık olacaktır. Kaldı ki, bu isimlerin birçoğunun bugün hala bürokrat ya da politikacı olarak sahnede yer aldıkları da üzerinde durup düşünülmesi gereken bir olgudur. Ne var ki, 21. Yüzyılın başlarında içine düştüğümüz ekonomik kriz ve gerek yönetsel gerekse politik olarak yaşamakta olduğumuz olağanüstü karmaşa döneminde, bürokrasiden yakınmanın, ekonomik krizin faturasını sadece birtakım yeni ya da eski yüksek yerlerde oturan kişilerin sırtına yükleyip sorumluluktan kaçmanın, ne ülke ne de ülkeyi bu hale getirenler bakımından, çıkar yol olmadığı ortadadır.