Büyük Karara Doğru

Son yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk toplumu çok hızlı bir başkalaşım süreci yaşamaya başladı. Etrafımızda olup bitenlere baktığımızda, bin yıllık Türk siyasal kültürünün genel geçer yaklaşım ve teamüllerinin dışında bazı önemli gelişmelerin yaşandığını görüyoruz. Yüzyıllardır kemikleşmiş olan, güçlü devlet geleneği, sanki ortadan kalkıyor. Türk ulus-devleti, küreselleşme çağında, Batı dünyası dışındaki diğer ulus-devletler gibi tehdit altında.Ancak, tehdit altında olan, yalnızca ulus-devlet modeli değil, sanki, Türklerdeki geleneksel devlet olgusunun ve algısının bizzat kendisi gibi görünüyor. Devlet ve devlet merkezli yaklaşımlar, Türk siyasal tarihinde hiç görülmediği kadar sorgulanıyor, yargılanıyor ve mahkum ediliyor. Bu süreç, ABDnin de desteklediği, AB sürecinin güdümünde sürdürülüyor. Türkiyede devlete karşı olan bakış açısı gerçekten değişmeye mi başladı? İddia edildiği gibi, devlet merkezli anlayıştan, birey ve toplum merkezli anlayışa, yani gerçek demokrasiye doğru mu geçiliyor. Yoksa, bütün bunlar birer yanılsama mı? Yoksa, işin görünmeyen başka boyutları, bazılarının, perde arkası niyetleri mi var? Bir toplumun siyasal kültürü bu kadar kolay ve çabuk değiştirilebilir mi? Demokrasiyi kendisi talep etmeyen bir toplumda, dışsal etkilerle demokrasi ilerleyebilir mi? Daha önemlisi, istenen şey gerçekten demokrasinin ilerlemesi mi? Yani amaç, devleti daha demokrat hale getirmek mi, yoksa, onu çökertmek mi? Bu soruların yanıtları geleceğimiz açısından büyük önem taşıyor. Süreç, tüm hızıyla bir kavşağa doğru ilerliyor.Hızla yaklaştığımız yol ayrımında, hep birlikte bir karar vermek zorundayız. Bu sorulara bulacağımız doğru yanıtlar, vereceğimiz büyük kararı da kolay ve sağlıklı kılacaktır.

Son yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk toplumu çok hızlı bir başkalaşım süreci yaşamaya başladı. Etrafımızda olup bitenlere baktığımızda, bin yıllık Türk siyasal kültürünün genel geçer yaklaşım ve teamüllerinin dışında bazı önemli gelişmelerin yaşandığını görüyoruz. Yüzyıllardır kemikleşmiş olan, güçlü devlet geleneği, sanki ortadan kalkıyor. Türk ulus-devleti, küreselleşme çağında, Batı dünyası dışındaki diğer ulus-devletler gibi tehdit altında.Ancak, tehdit altında olan, yalnızca ulus-devlet modeli değil, sanki, Türklerdeki geleneksel devlet olgusunun ve algısının bizzat kendisi gibi görünüyor. Devlet ve devlet merkezli yaklaşımlar, Türk siyasal tarihinde hiç görülmediği kadar sorgulanıyor, yargılanıyor ve mahkum ediliyor. Bu süreç, ABDnin de desteklediği, AB sürecinin güdümünde sürdürülüyor. Türkiyede devlete karşı olan bakış açısı gerçekten değişmeye mi başladı? İddia edildiği gibi, devlet merkezli anlayıştan, birey ve toplum merkezli anlayışa, yani gerçek demokrasiye doğru mu geçiliyor. Yoksa, bütün bunlar birer yanılsama mı? Yoksa, işin görünmeyen başka boyutları, bazılarının, perde arkası niyetleri mi var? Bir toplumun siyasal kültürü bu kadar kolay ve çabuk değiştirilebilir mi? Demokrasiyi kendisi talep etmeyen bir toplumda, dışsal etkilerle demokrasi ilerleyebilir mi? Daha önemlisi, istenen şey gerçekten demokrasinin ilerlemesi mi? Yani amaç, devleti daha demokrat hale getirmek mi, yoksa, onu çökertmek mi? Bu soruların yanıtları geleceğimiz açısından büyük... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9799759179266

Etiketler: siyaset bilimi

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski