ATATÜRKTEN SEZERE ON CUMHURBAŞKANIOnuncu cumhurbaşkanının görev süresinin bitmesine uzun bir zaman varken on birincisinin kim olması gerektiğinin tartışıldığı koşullarda çıkan bu kitap, bu tartışmanın tarihsel ve siyasal olarak doğru bir bağlama yerleşmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Her Çankaya sakininin, kişisel özelliklerinin yanı sıra, o dönemde devletin zirvesine nasıl tırmandığı anlatılırken görevini yürüttüğü sırada neyi, neden, nasıl yaptığı da tartışılıyor, eleştiri süzgecinden geçiriliyor. Cumhurbaşkanlarının seçiliş koşulları ve öykülerinin yanı sıra neden hemen her seçimin bir tür krize dönüştüğü, ordu ile parlamentonun neden ve nasıl karşı karşıya geldiğinin de ele alındığı kitapta pek bilinmeyen bazı olgular da değerlendiriliyor. Örneğin Atatürk seçilmek için gerekli oyu kıl payı almıştı. Tevfik Rüştü Aras cuntası İnönüyü Çankayaya değil ABDye göndermeye çalışıyordu. Bayar, DP lideri olarak seçilmekte zorlanmadı ama onun da rakipleri vardı. Gürselin karşısına çıkan aday tehdit edilince soluğu İsviçrede almıştı. Sunayın seçilişi Genelkurmay başkanlığından sonra cumhurbaşkanlığı makamı gelir lafının çıkmasına yol açmıştı. Korutürk, gece saat 01de yataktan kaldırılarak Ankaraya davet edilmişti. Evren, TBMMnin seçmediği tek cumhurbaşkanı oldu. Özal, alışırlar, alışırlar... diyerek Çankayaya çıktı ama başkalarından önce kendisi oraya alışamadı. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim diyen Demirel Çankayaya çıkma fırsatını kaçırmadı. Sezer, TBMMdeki tüm partilerin desteğiyle seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanlarının siyasi biyografileri birbirini izlerken aynı zamanda cumhuriyetin bir tür siyasi tarihini de gözler önüne seren Seyfi Öngider, on birinci cumhurbaşkanının kim olacağının ötesinde, ne tür bir misyonu yerine getirmek üzere 864 rakımlı tepeye çıkacağının önemli olduğuna dikkat çekiyor. Ve herkesi asıl olarak böyle bir tartışmaya davet ediyor...
ATATÜRKTEN SEZERE ON CUMHURBAŞKANIOnuncu cumhurbaşkanının görev süresinin bitmesine uzun bir zaman varken on birincisinin kim olması gerektiğinin tartışıldığı koşullarda çıkan bu kitap, bu tartışmanın tarihsel ve siyasal olarak doğru bir bağlama yerleşmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Her Çankaya sakininin, kişisel özelliklerinin yanı sıra, o dönemde devletin zirvesine nasıl tırmandığı anlatılırken görevini yürüttüğü sırada neyi, neden, nasıl yaptığı da tartışılıyor, eleştiri süzgecinden geçiriliyor. Cumhurbaşkanlarının seçiliş koşulları ve öykülerinin yanı sıra neden hemen her seçimin bir tür krize dönüştüğü, ordu ile parlamentonun neden ve nasıl karşı karşıya geldiğinin de ele alındığı kitapta pek bilinmeyen bazı olgular da değerlendiriliyor. Örneğin Atatürk seçilmek için gerekli oyu kıl payı almıştı. Tevfik Rüştü Aras cuntası İnönüyü Çankayaya değil ABDye göndermeye çalışıyordu. Bayar, DP lideri olarak seçilmekte zorlanmadı ama onun da rakipleri vardı. Gürselin karşısına çıkan aday tehdit edilince soluğu İsviçrede almıştı. Sunayın seçilişi Genelkurmay başkanlığından sonra cumhurbaşkanlığı makamı gelir lafının çıkmasına yol açmıştı. Korutürk, gece saat 01de yataktan kaldırılarak Ankaraya davet edilmişti. Evren, TBMMnin seçmediği tek cumhurbaşkanı oldu. Özal, alışırlar, alışırlar... diyerek Çankayaya çıktı ama başkalarından önce kendisi oraya alışamadı. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim diyen Demirel Çankayaya çıkma fırsatını kaçırmadı. Sezer, TBMMdeki tüm partileri... tümünü göster
30’lu yaşlarımın ortasında iken, sadece kendi dönemimde yaşayan Cumhurbaşkanlarını ekranda, gazetede gördüğüm kadarıyla yorumladığımı fark ettiğim kitaptır.. İsimlerini bile sırasıyla bilmediğim, dönemin olayları açısından kişinin karakterlerini bilmenin ne kadar da önemli olduğunu anlamamı sağlayan..
Oysa şimdi bu kitabı bitirdikten sonra öğrenme yolculuğu daha da keyifli ve dolu olarak devam edecek..
Yer yer, objektif bulmadığım yorumları, yazarı biraz araştırmaya itti beni. Bazı fikirlerinden haz etmedim ve yer yer güvenmediğim konularda bir takım araştırmalar yaparak okumaya devam ettim bu kitabı. Benim için bir başlangıç olabilirdi yalnızca. Tamamen güveneceğim ve bununla yetineceğim bir bilgi yumağı ile dolu değildi. Ama güzel bir başlangıç yaptım ve öğrenmenin keyfiyle kahvemi elime alıp okudum da okudum..
Arada bir yerde şunu da yazdım bir köşeye;
“Bu dünyada beni en çok mutlu eden şeylerden biri "yeni bir şeyler öğrenmek"..
Okumak, araştırmak lazım..
Bugün okudum bir yerde; yarim saatlik okumanın Çözemeyeceği derdim olmadı diye başlıyordu bir yazı..
İnsan ne kadar sığ şeyleri kafasına taktığını düşünüyor bu zamanlarda..”
Olayları değerlendirirken, dünyada olup biteni, kişilerin karakterlerini de birlikte değerlendirmek gerektiğini bir kez daha anladım.