Kitap açıklaması henüz eklenmemiş.
Kitap benim için tam bir hayal kırıklığı... İlk 400 sayfayı sürünerek okudum ve neredeyse tamamlamadan iade ediyordum ancak ısrar üzerine kitaba bir gün daha süre tanıdım. Sonrasında her şey çok iyi gitmedi ama öncesine göre daha heyecanlıydı. İlk 400 sayfaya göre kitabın geri kalan kısmı çok daha heyecanlı geçti ve soluksuz bitti. Ancak bu kez de 'son'un hayal kırıklığını yaşadım. Hiç hayal ettiğim gibi değildi. Tek umudum hikayenin bir kısmının İstanbul'da geçiyor oluşuydu ama o daha büyük hayal kırıklığı. İstanbul kitapta hak ettiği değeri bulamamış... O kadar güzel ve sanatsal olan şehrimiz açık bir şekilde geçiştirilmiş gibiydi. Açıkçası nankörlük ediyorsun diyenler olabilir ama yine de hoşuma gitmedi ve bunu bir okuyucu olarak dile getiriyorum. Bundan önceki Dan Brown romanlarını soluksuz okudum ve abartısız hepsini üç gün içinde bitirdim. Ama bu romanı okumak içimden gelmedi çünkü en başından beri benim için çok tahmin edilebilir oldu ve açıkçası o son şansı verdiğimden sonra bir ters köşe olmamış olsaydı bu kitabı bitiremezdim. Ayrıca kitaptaki betimlemeler çok anlaşılır değildi. Bu hata yazardan mı yoksa çevirmenden mi kaynaklanıyor bilemem lakin ben canlandırmakta güçlük çektim. Yine de emeği geçen herkesin ellerine sağlık.
Okuduğum 4. Dan Brown kitabı. Kitabın yarısına geldiğimde acayip sıkılmış durumdaydım. Brown sanki roman değil de Floransa gezi kitabı yazmış gibiydi. Sona doğru biraz daha aksiyon olmakla beraber bunu biraz da İstanbul sahneleriyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Konu güzeldi ama bitişinden tatmin olmadım. 6,5 üzerinden 7. Kapak tasarımına ise bayıldığımı belirtmeliyim.
Cehennemin en karanlık yerleri buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.
Brown'dan çok güzel bir kitap daha. Aldığımda umarım Kayıp Sembol gibi çıkmaz diye diye başladım ve beklentilerimi karşılayan bir hikaye buldum. Okurken yanınızda bir tablet veya laptop olması iyi olur hikayeyi resimlerle pekiştirmek çok daha sağlam bir etki bırakmasına neden oluyor. Ayrıca finaldeki ufak süpriz oldukça şaşırtı çok daha zalimce bir şey düşünmüştüm.
Dan Brown her zamanki tarzını ortaya koymuş bu kitabında da. Baştan sona ilgiyle okumama rağmen tam "daha iyi olabilirmiş" diyeceğim noktada yine ters köşe yaptı kitap. Heyacan dolu, sürükleyici bir Robert Langdon macerası daha :)
Tek eleştirim kitap kapağı ile ilgili. Yurtdışında bu kitap için kullanılan kitap çok daha güzel ve konuyu yansıtır nitelikte. Sırf kitabın bir kısmının İstanbul' da geçtiği vurgulansın diye Türkiye' de kapak değiştirilmiş sanırım.
Profesör Langdon'ın maceraları tam gaz devam ediyor. İtalya'da başlayan serüven soluğunuzu kesecek bir akıcılıkta tertip edilmiş ve okurken hikaye önünüzde yaşanıyormuşcasına bir hisse kapılıyorsunuz.
O muhteşem sanat eseri tasvirleri ve mekan anlatımları bulunduğunuz ortamdan soyutlanarak müze gezisi yapıyormuşsunuz gibi bir his yaratıyor. Özellikle kitabın İstanbul'da geçen bölümleri epeyce süslenmiş.
Dante'nin cehennemini bir de Brown'dan okumak inanılmaz keyifli, mutlaka okunmalı..
Şunu da belirmeden geçmek istemiyorum; Kitapta kötü tarafın savunduğu fikir aslında o kadar ikna edici ki finale kadar iyi ve kötü taraflar arasında sürekli gidip geliyorsunuz. Ayrıca kitapta epey yaratıcı fikirler de mevcut. Keyifli okumalar..
Çok güzel bir kitaptı. Ama şu sanatsal bilgiler veya tarihi bilgiler biraz fazla olmuş gibiydi yada bana öyle geldi. Biraz atladım oraları
Dan Brown, Kayıp Sembol'deki hatasını telafi edip tekrar rotayı Avrupa ve özellikle de İtalya'ya çevirmekle en doğrusunu yapmış. Hele de ölmeden önce görmek istediğim yerlerden biri olan Floransa'yı haritasız yolumu bulduracak kadar anlatması benim için ayrı bir hoşluk.
Anlaşıldığı üzere roman yazarın diğer eserleri gibi seyahat rehberi olarak da kullanılabilir. Bazı yerlerde o kadar tasvir ve bilgi bombardımanı var ki olay neydi niye koşturuyorlardı unutuyor insan. Bu birinci eksi. İkinci eksi tüm hengamenin yanılmıyorsam 3 gün içinde gerçekleşmesi. Üstelik oradan oraya koşturmalarının çok da bir anlamı olmuyor zira gittikleri yerler genelde baştan beri ellerinde olan ipucunu doğrulamaktan başka bir işe yaramıyor. Langdon'ın ancak yerinde görünce devreye giren görsel hafızasının ceremesini okuyucular çekiyor yani. Ayrıca Dante'nin değiştirilmiş mısralarında adeta kafaya kakılan Ayasofya vurgusuna rağmen Türk okuyucular spiral metni ilk gördükleri andan hatta ondan da önce arka kapağı okudukları andan itibaren Yerebatan Sarayı'nı tespit edebilirler. Bu da bir yerden sonra ee hadi bulun da gelin artık duygusu yaratıyor. Bunların hepsi bir yere kadar tolere edilebilir tabii. Ancak, romanın en büyük eksisi sonunda hiçbir şeyi engelleyememiş olmaları ve dünyanın sonunu getirecek derecede düşman olarak belletilen adamın neredeyse haklı çıkarılması oldu. İşte bu gerçekten hayalkırıklığı yaratıyor.
Bu olumsuzlukların dışında akıcılıkta ve sonu hüsran olsa da merak unsurunda bir sorun yok. Dolayısıyla bunların hatırına ve biraz da Kayıp Sembol'de Kartal Cezaevi ile anılan İstanbul'a şanına yakışır bir curcunayla dönüş yapılmasından ötürü kayırarak, yazarın eserleri arasında 4. sıraya koyuyorum.
Kitap çok fazla içine çekmediği halde, heyecanlıydı.
Yazar, mekanları anlatırken çok fazla detaya yer vermiş, bu da oldukça sıkıcıydı.
Yazarın, Zobrist'in geliştirdiği virüsü gereğinden fazla anlatmasını abartılı buldum, çok fazla tekrar vardı.
Bir çok insan, kitapta yeri geçen mekanları eminim gidip görmek isteyeceklerdir.
Kültür seyehatleri iyidir...
Acaba yazar en çok neyi düşünerek bu kitabı yazdı?
Bu tür kitaplar bir zaman sonra özelliğini kaybediyor.
Bunu bir çok "ünlü" yazar için söyleyebilirim.
Onun için "ünsüz", edebiyatın arka odalarında kalmış yazarları bulup okumaktan yanayım, gündemide takip ederek.
Ayrı konuları aynı kurgu ve farklı mekanlarda anlatım çok fazla etkilemedi.
kitabı bitirip kapattığımda bu kitap gerçek dedim...Bence o virüs atıldı..sürükleyici tv izlemenize gerek kalmıyor...
575 sayfa