“Tekrar sıkıntıyla yağlığını alnında gezdirdi, öfkeli öfkeli yere tükürdü. Ah Satıoğlu... Bu çektikleri hep onun yüzündendi. Karun gibi zengin adam, Dal Murat gibi donsuzdan üç buçuk kuruşunu alamadıysa ne olmuştu? Para kazanmış da mı vermemişti? Her zaman yağmur duasına çıkarak Allah’tan kuruyan tarlalarına bir damla rahmet isterlerken, geçen yıl tarlaları su basmışsa, mahsul alamamışlarsa bunun vebali kimindi? Amma bunu herife nasıl anlatmalıydı?”
Kemal Bilbaşar, romanlarında olduğu gibi öykülerinde de Anadolu’nun her bölgesinden çarpıcı kesitler sunuyor okuyucularına. Cumhuriyet döneminin kent ve taşra dokusunu yansıtan bu öykülerde ağalık, köy hayatı; toplumun, devlet memurları ve din adamlarıyla kurduğu çarpık ilişkilerin yanı sıra kadının toplumdaki yeri de nüktedan bir gerçekçilikle ortaya konuyor. Bilbaşar, yoksulluk, otorite, eşitsizlik ve ahlaka ilişkin kadim soruları bir kez daha hatırlatıyor.
“Tekrar sıkıntıyla yağlığını alnında gezdirdi, öfkeli öfkeli yere tükürdü. Ah Satıoğlu... Bu çektikleri hep onun yüzündendi. Karun gibi zengin adam, Dal Murat gibi donsuzdan üç buçuk kuruşunu alamadıysa ne olmuştu? Para kazanmış da mı vermemişti? Her zaman yağmur duasına çıkarak Allah’tan kuruyan tarlalarına bir damla rahmet isterlerken, geçen yıl tarlaları su basmışsa, mahsul alamamışlarsa bunun vebali kimindi? Amma bunu herife nasıl anlatmalıydı?”
Kemal Bilbaşar, romanlarında olduğu gibi öykülerinde de Anadolu’nun her bölgesinden çarpıcı kesitler sunuyor okuyucularına. Cumhuriyet döneminin kent ve taşra dokusunu yansıtan bu öykülerde ağalık, köy hayatı; toplumun, devlet memurları ve din adamlarıyla kurduğu çarpık ilişkilerin yanı sıra kadının toplumdaki yeri de nüktedan bir gerçekçilikle ortaya konuyor. Bilbaşar, yoksulluk, otorite, eşitsizlik ve ahlaka ilişkin kadim soruları bir kez daha hatırlatıyor.
Karton Cilt, 432 sayfa
13Kasım2015 tarihinde, CAN YAYINLARI tarafından yayınlandı