“Modern toplumdaki homofobik, cinsiyetçi, ırkçı, milliyetçi ve diğer ayrımlar egemen sınıfın çıkarlarını yansıtır,” diyen Sherry Wolf cinsel özgürlük mücadelesi ile insanın özgürleşme mücadelesi arasındaki bağı gözler önüne seriyor. Hem LGBT bireylere karşı hem de LGBT hareketinde ezberlenmiş tarihi, politik, toplumsal ve “bilimsel” önyargıları da güçlü biçimde sarsıyor. Eşcinsellik konusunda doğuştan mı, tercih mi yoksa çevresel faktörlerin sonucu mu gibi kısır tartışmalara meydan okuyarak, cinselliğin, toplumsal cinsiyetlerin ve cinsel kimliklerin nasıl “inşa edildiklerini” inceliyor.
Cinsellik ve Sosyalizm, yalnızca LGBT tarihi, politikası ve teorisini değil; cinsellik ve toplumsal cinsiyet konusundaki mitleri, bu konudaki toplumsal yargıların işlevlerini, kadın/erkek ikiliğinin kapitalizmde neden sürekli yeniden üretildiğini açık bir biçimde ortaya koyuyor. Marksizmin LGBT konusuna ve cinsel özgürleşmeye bakışının zamanla nasıl çarpıtıldığını, Ekim Devrimi’nin hemen ertesindeki söylemleri, sosyalizm iddiasındaki ülkelerin kapitalist rejimlere dönüşümüyle konuya yaklaşımları arasındaki paralelliği sergilerken aynı zamanda postmodern kimlik politikalarının ve queer teorinin LGBT mücadelesinde yarattığı sonuçları da eleştirel bir gözle değerlendiriyor.
“Modern toplumdaki homofobik, cinsiyetçi, ırkçı, milliyetçi ve diğer ayrımlar egemen sınıfın çıkarlarını yansıtır,” diyen Sherry Wolf cinsel özgürlük mücadelesi ile insanın özgürleşme mücadelesi arasındaki bağı gözler önüne seriyor. Hem LGBT bireylere karşı hem de LGBT hareketinde ezberlenmiş tarihi, politik, toplumsal ve “bilimsel” önyargıları da güçlü biçimde sarsıyor. Eşcinsellik konusunda doğuştan mı, tercih mi yoksa çevresel faktörlerin sonucu mu gibi kısır tartışmalara meydan okuyarak, cinselliğin, toplumsal cinsiyetlerin ve cinsel kimliklerin nasıl “inşa edildiklerini” inceliyor.
Cinsellik ve Sosyalizm, yalnızca LGBT tarihi, politikası ve teorisini değil; cinsellik ve toplumsal cinsiyet konusundaki mitleri, bu konudaki toplumsal yargıların işlevlerini, kadın/erkek ikiliğinin kapitalizmde neden sürekli yeniden üretildiğini açık bir biçimde ortaya koyuyor. Marksizmin LGBT konusuna ve cinsel özgürleşmeye bakışının zamanla nasıl çarpıtıldığını, Ekim Devrimi’nin hemen ertesindeki söylemleri, sosyalizm iddiasındaki ülkelerin kapitalist rejimlere dönüşümüyle konuya yaklaşımları arasındaki paralelliği sergilerken aynı zamanda postmodern kimlik politikalarının ve queer teorinin LGBT mücadelesinde yarattığı sonuçları da eleştirel bir gözle değerlendiriyor.
288 sayfa
Nisan2012 tarihinde, Sel tarafından yayınlandı