Sözel bir kültürün egemen olduğu bir toplumda yazı, bu yapılanmanın doğası gereği marjinal kalmaktadır, hatta abartma sayılmaması gereken bir benzetmeyle, olağandan biraz daha fazla kişiye gönderilmiş bir mektup konumundadır. Ve marjinal olan herşey gibi, onu marjinalleştiren çoğunluk refleksleri açısından bir ucube olmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak, her ucube gibi ancak belli yerlerde, belli zamanlarda ve dar çevrelerde ortaya çıkmaktadır. Ben, Türkiyedeki kitapları veya dergileri, birkaç bin kişinin ancak birkaç yıl içinde okuyabildikleri veya çoğu zaman da okumadan bir kenara bırakıverdikleri mektuplara benzetiyorum. Acı bir alay! Ülkemizin eli kalem tutanları mektuplaşmaktan başka birşey yapmıyorlar.
Sözel bir kültürün egemen olduğu bir toplumda yazı, bu yapılanmanın doğası gereği marjinal kalmaktadır, hatta abartma sayılmaması gereken bir benzetmeyle, olağandan biraz daha fazla kişiye gönderilmiş bir mektup konumundadır. Ve marjinal olan herşey gibi, onu marjinalleştiren çoğunluk refleksleri açısından bir ucube olmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak, her ucube gibi ancak belli yerlerde, belli zamanlarda ve dar çevrelerde ortaya çıkmaktadır. Ben, Türkiyedeki kitapları veya dergileri, birkaç bin kişinin ancak birkaç yıl içinde okuyabildikleri veya çoğu zaman da okumadan bir kenara bırakıverdikleri mektuplara benzetiyorum. Acı bir alay! Ülkemizin eli kalem tutanları mektuplaşmaktan başka birşey yapmıyorlar.