Washington saatiyle sabah 11.00Savunma Bakanı Donald Rumsfeldin ofisinde, sakin bir bekleyiş vardı.Bir yanda Rumsfeld, Pentagonun iki numarası Paul Wolfowitz, ABD Kongresinin Cumhuriyetçi kanadından bir temsilci ve 5-6 askeri ve sivil danışman.Herkesin kulağı Ankaradan, TBMMdeki tezkere oylamasından gelecek sonuçta.Odada çok olumlu bir hava esiyor. Genelde herkes Türkler bizi bu konuda epey uğraştırdı ama sonunda oldu düşüncesinde.Sakin atmosferi çalan telefon bozdu. Telefon Ankaradaki büyükelçilikten geliyordu. Arayan yetkili, tezkere oylamasının sonuçlandığını ve 250 red oyuna karşılık 264 kabul oyu ile tezkerenin kabul edildiğini söylüyordu.Bir anda herkesin yüzü güldü ve birbirlerini kutlamaya başladılar. Türkleri ikna etmeyi başarmışlardı... Tüm gözler, zafer kazanmış bir komutan edasıyla tebrikleri kabul etmekte olan Paul Wolfowitzteydi.Odadaki zafer havasını yeniden çalan telefon kesti. Arayan yine Ankaraydı ve kesin sonucu açıklıyordu: Teknik bir konu ama kabul edilmedi...Odada bir anda sessizlik oldu. Sadece kimin ağzından çıktığı belli olmayan damn (kahretsin) sözcüğü yankılanmıştı duvarlarda...Pentagonun bir başka köşesindeki ofisinden gelişmeleri izleyen diğer bir yetkili, haberi alır almaz telefona sarıldı ve bir Türk arkadaşına bağırdı: Söyle onlara, bize 3 darbe borçları vardı. Böyle mi ödenir bu borç...
Washington saatiyle sabah 11.00Savunma Bakanı Donald Rumsfeldin ofisinde, sakin bir bekleyiş vardı.Bir yanda Rumsfeld, Pentagonun iki numarası Paul Wolfowitz, ABD Kongresinin Cumhuriyetçi kanadından bir temsilci ve 5-6 askeri ve sivil danışman.Herkesin kulağı Ankaradan, TBMMdeki tezkere oylamasından gelecek sonuçta.Odada çok olumlu bir hava esiyor. Genelde herkes Türkler bizi bu konuda epey uğraştırdı ama sonunda oldu düşüncesinde.Sakin atmosferi çalan telefon bozdu. Telefon Ankaradaki büyükelçilikten geliyordu. Arayan yetkili, tezkere oylamasının sonuçlandığını ve 250 red oyuna karşılık 264 kabul oyu ile tezkerenin kabul edildiğini söylüyordu.Bir anda herkesin yüzü güldü ve birbirlerini kutlamaya başladılar. Türkleri ikna etmeyi başarmışlardı... Tüm gözler, zafer kazanmış bir komutan edasıyla tebrikleri kabul etmekte olan Paul Wolfowitzteydi.Odadaki zafer havasını yeniden çalan telefon kesti. Arayan yine Ankaraydı ve kesin sonucu açıklıyordu: Teknik bir konu ama kabul edilmedi...Odada bir anda sessizlik oldu. Sadece kimin ağzından çıktığı belli olmayan damn (kahretsin) sözcüğü yankılanmıştı duvarlarda...Pentagonun bir başka köşesindeki ofisinden gelişmeleri izleyen diğer bir yetkili, haberi alır almaz telefona sarıldı ve bir Türk arkadaşına bağırdı: Söyle onlara, bize 3 darbe borçları vardı. Böyle mi ödenir bu borç...