''Damla halinde geliyordu karanlık felaket...''
Küreselleşmenin ele alındığı yeni ve farklı edebi türdür.
Önsöz
Öncelikle bilinmelidir ki bu eser bir roman, hikâye veya buna benzer nitelikte edebi tür değildir. Bu eser tamamen kendine has yapısıyla geliştirilmiş “Damlahatnâme” olarak kaleme alınmıştır.
Kendine özgü damlahatnâme türünde Küreselleşme akımını ve bu süreci ele alarak oluşturulmuş yapıttır. Modern hayatın ve küresel dünyanın etkisinde çırpınan bir yazarın yaşam öyküsünü ele alan bu yapıt, damlahatnâme olması dolayısıyla bünyesinde birden farklı türü barındırmaktadır.
Kültür, sanat ve edebiyatın önemine değinilerek, küreselleşmenin ne denli bu unsurları etkilediği ve kültürsüzlüğün ne tür sonuçlar oluşturabileceği ele alınmıştır. Bu eserde tamamen “Sanat, sanat içindir.” Anlayışı hâkimdir.
Bu eser öncelikle birçok yazarın gerekli gördüğü üzere yeni bir tür olarak ortaya çıkmıştır. Kimine göre şark romanı, kimine post-modern edebiyat ve kimine göre de Fantastik bilim adlı edebiyat diye nitelendirilen arayışın bir sonucu olarak ortaya çıkan damlahatnâme edebi türünün ilk örneklerindendir.
Uygar adlı bağımsız yazarın damlatar oluşuyla devam eden ve niteliğinde ise küresel akıma baş kaldırışının öyküsü, Okur’un anlamlandırmasıyla can bulabilmektedir.
Her bölüm, her satır bir mana ve özel durum ifade etmektedir.
“Yazmadığın şeyle suçlanmak, itham edilmek ne acı.”
İnsan için kültür, vücut için ekmek kadar lazımdır.
Uygarlık, kültür ağacına aşılanmadıkça bütün çiçekleri açmaz.
Bağımsızlığı ruhunda hisseden bir yazarın küreselleşme akımından kaçışı. İnsanlığın yok olmuşluğu, kültür ve sanatın köreltilmişliğine olan isyanı…
Toplum için kültür mü, bilim mi önemlidir?
Uygar adlı bağımsız çalışan bir yazarın hayat hikâyesini, küreselleşen ve modernleşen dünyada verdiği kültür-sanat mücadelesini, insanlığın halini ve gidişatını ele alan romandan, öyküden, tiyatro ve makaleden daha ötesi olan “Damlahatnâme” olarak ele alan özgün bir eserdir.
Sokaklar sakin, sadece gölgeler hâkim.
An sessizlik, zaman karanlık devri.
''Damla halinde geliyordu karanlık felaket...''
Küreselleşmenin ele alındığı yeni ve farklı edebi türdür.
Önsöz
Öncelikle bilinmelidir ki bu eser bir roman, hikâye veya buna benzer nitelikte edebi tür değildir. Bu eser tamamen kendine has yapısıyla geliştirilmiş “Damlahatnâme” olarak kaleme alınmıştır.
Kendine özgü damlahatnâme türünde Küreselleşme akımını ve bu süreci ele alarak oluşturulmuş yapıttır. Modern hayatın ve küresel dünyanın etkisinde çırpınan bir yazarın yaşam öyküsünü ele alan bu yapıt, damlahatnâme olması dolayısıyla bünyesinde birden farklı türü barındırmaktadır.
Kültür, sanat ve edebiyatın önemine değinilerek, küreselleşmenin ne denli bu unsurları etkilediği ve kültürsüzlüğün ne tür sonuçlar oluşturabileceği ele alınmıştır. Bu eserde tamamen “Sanat, sanat içindir.” Anlayışı hâkimdir.
Bu eser öncelikle birçok yazarın gerekli gördüğü üzere yeni bir tür olarak ortaya çıkmıştır. Kimine göre şark romanı, kimine post-modern edebiyat ve kimine göre de Fantastik bilim adlı edebiyat diye nitelendirilen arayışın bir sonucu olarak ortaya çıkan damlahatnâme edebi türünün ilk örneklerindendir.
Uygar adlı bağımsız yazarın damlatar oluşuyla devam eden ve niteliğinde ise küresel akıma baş kaldırışının öyküsü, Okur’un anlamlandırmasıyla can bulabilmektedir.
Her bölüm, her satır bir mana ve özel durum ifade etmektedir.
“Yazmadığın şeyle suçlanmak, itham edilmek ne acı.”
İnsan için kültür, vücut için ekmek kadar lazı... tümünü göster
e-kitap, 110 sayfa
9Haziran2015 tarihinde