Bir gün beni kenara çekmiş ve gözümü dört açıp, tek bacaklı bir denizciyi görür görmez ona haber vermem karşılığında her ayın ilk günü dört gümüş peni vadetmişti. Bu kişinin nasıl rüyalarıma girdiğini anlatmama gerek yoktur sanırım. Fırtınalı gecelerde, rüzgâr evin dört bir yanında uğuldarken ve dalgalar var gücüyle kıyıda ve kayalıklarda patlarken, bin farklı biçimde ve bin farklı şeytani ifadeye bürünmüş olarak çıkardı karşıma. Bacağı bazen dizinden kesik olurdu, bazen kalçasından. Bazen de tek bacağı gövdesinin orta yerinden fırlayan korkunç bir canavara dönüşürdü. Ama tek bacaklı denizciden korkmama rağmen, kaptanın kendisinden, onu tanıyan herkesten daha çok korkardım.(...)İnsanları en çok korkutan, hikâyeleriydi. Korkunç hikâyelerdi bunlar. Darağacında sallanan suçlular, kalas üzerinde gözleri bağlı yürüyüp denize atılanlar, korkunç fırtınalar, Dry Tortugas ve Amerikanın Karayip Denizine komşu topraklarındaki vahşi yerler ve serüvenler. Hikâyelerde anlattığı cinayetler kadar kullandığı kaba dil o bizim saf ve temiz köylüleri dehşete düşürüyordu...(...)Ölü adamın sandığı üstünde on beş adam / Yo-ho-ho ve bir şişe rom. / İç, gerisini halleder şeytan / Yo-ho-ho ve bir şişe rom. İlk başlarda ölü adamın sandığının yukarıda, Kaptanın odasında duran büyük sandığın bir benzeri olduğunu düşünüyordum ve bu düşünce tek bacaklı denizciyle birlikte rüyalarıma girmişti.Dünyanın önemli gotik yazarlarından Robert Louis Stevensonun herkes tarafından bilinen ünlü klasik romanı Define Adası da Oğlak Klasikleri arasında.
Bir gün beni kenara çekmiş ve gözümü dört açıp, tek bacaklı bir denizciyi görür görmez ona haber vermem karşılığında her ayın ilk günü dört gümüş peni vadetmişti. Bu kişinin nasıl rüyalarıma girdiğini anlatmama gerek yoktur sanırım. Fırtınalı gecelerde, rüzgâr evin dört bir yanında uğuldarken ve dalgalar var gücüyle kıyıda ve kayalıklarda patlarken, bin farklı biçimde ve bin farklı şeytani ifadeye bürünmüş olarak çıkardı karşıma. Bacağı bazen dizinden kesik olurdu, bazen kalçasından. Bazen de tek bacağı gövdesinin orta yerinden fırlayan korkunç bir canavara dönüşürdü. Ama tek bacaklı denizciden korkmama rağmen, kaptanın kendisinden, onu tanıyan herkesten daha çok korkardım.(...)İnsanları en çok korkutan, hikâyeleriydi. Korkunç hikâyelerdi bunlar. Darağacında sallanan suçlular, kalas üzerinde gözleri bağlı yürüyüp denize atılanlar, korkunç fırtınalar, Dry Tortugas ve Amerikanın Karayip Denizine komşu topraklarındaki vahşi yerler ve serüvenler. Hikâyelerde anlattığı cinayetler kadar kullandığı kaba dil o bizim saf ve temiz köylüleri dehşete düşürüyordu...(...)Ölü adamın sandığı üstünde on beş adam / Yo-ho-ho ve bir şişe rom. / İç, gerisini halleder şeytan / Yo-ho-ho ve bir şişe rom. İlk başlarda ölü adamın sandığının yukarıda, Kaptanın odasında duran büyük sandığın bir benzeri olduğunu düşünüyordum ve bu düşünce tek bacaklı denizciyle birlikte rüyalarıma girmişti.Dünyanın önemli gotik yazarlarından Robert Louis Stevensonun herkes tarafından bilinen ünlü klasik romanı Define ... tümünü göster
Klasik bir hikayesi var ama sürükleyici, gençken okunmasını tavsiye ederim.
bu kitap eglenceli , maceralı bir kitap . bence sizin de beyeneceginizi tahmin ediyorum.
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde kitabının altına da yazdığım üzere garip bir adammış Robert Louis Stevenson. O kitap bambaşka bir meseleye ilişkinken bu kitapta klasik bir korsan hikayesi anlatıyor yazarımız. Klasik diyorum ama günümüze göre klasik elbette yoksa 1883 yılında yazılan bir korsan hikayesine klişe demek biraz haksızlık olur. Tabii o döneme kadar korsan yok muydu gibi bir soru da gelmesin aklınıza, o kadar da değil. Korsanlar var, muhtemelen korsan hikayeleri de var ancak –kitabın arkasında yazana göre- karakterlerin bu kadar net işlendiği ve karakterler üzerinde bu kadar durulan bir korsan hikayesi yok ya da pek yok diyelim. Kitabın arkasındaki ya da ön sözündeki bilgiye göre kolu kancalı korsan efsanesinin gelişmesinde bu kitabın katkısı varmış.
İş Bankası Kültür’ ün bu çocuk serilerinden 5-6 kitap aldım, hepsini okuyacağım. Çocukluğumuzda bize Ökkeş serisi okutmuşlardı hem zaten ben o zamanlar kitap okuyan biri değildim. Dolayısıyla hazır İş Bankası böyle güzel bir iş yapmışken şunları sırayla gömeyim deyip aldım okumak istediğim 5 6 kitabı, biraz geç kaldık haliyle, dil çok basit ve yer yer sıkıcı geliyor kitaplar, bu da öyle oldu. Bundan 10 sene önce okusam, anlatıcının yerine (genç denizcimiz Jim) kendimi rahatlıkla koyup daha bir şevkle okuyabilirdim belki kitabı. Yine de hikaye oldukça sürükleyici, tek sıkan yanı çok fazla sayıdaki denizcilik terimleri oldu. Bir iki kez telefondan internete girip baktım kelimelere ama bir yerde sonra sıkıldım. Özellikle bir bölüm var ki salt gemiciler okusun diye yazılmış sanki.(Biraz abartmış olabilirim çok takılmayın)
Hikayenin sonunu da çok sevmedim. Kötü değil de olması gerekenden de zerre farklı değil. Bir ters köşe ummuştum açıkçası ama çok net başlayan kitap, çok net devam edip çok net bitti. Her yerde rahat rahat okunabilecek, bir cümleyi 2. Kez okumaya gerek kalmayacak ama denizcilik terimleriyle dolu bölüm hariç, hiçbir paragrafında da sizi bunaltmayacak bir çocuk-gençlik kitabı. Yazardan biraz bahsetmek gerekirse; wikide, sözlüklerde filan bahsedilmiş hep :)
Silve diye bir puşt var yalnız kitapta. Adamın karaktersizlik üzerine kurduğu muazzam bir karakteri var. Pirates Of The Caribbean’ da Kaptan Jack Sprarrow’ un ani saf değiştirmeleri var ya hani, işte o manevraları yapan Sparrow, bu adamın yanında dürüstlük abidesi gibi kalır. Yalnız bu omurgasızsın hikayeye müthiş bir hareket kattığını da inkar edemem.
Yazar bu kitabı üvey oğluyla bir oyun oynadıkları sırada çizdikleri haritadan feyiz alarak yazmış. Genel kültür değil, kitabın ön sözünde ya da yazarın tanıtıldığı bölümde yazıyordu bu da. Genç ölmüş yazarımız, ona üzüldüm. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde için değil belki ama bu kitap için çok sevdim ben bu yazarı. Kitapta çok ekstra bir numara olmadığını üste de yazdım da işte artık ıssız ada, korsanlar, define vs. klişelerini sevdiğimden olsa gerek çok ısındım adama.
Son olarak; Silver, geber lan yavşak!