Alevîlik sözlük anlamıyla, Ali yanlısı, Aliye bağlı olanlar demektir. Ancak inanç olarak Anadolu Alevîliği, aynı anlama gelen Şiadan (taraftar, Ali taraftarı) ve bugün Şiîliğin baş temsilcisi ve önderi olan İranın resmî zihniyetinden ve din anlayışından farklılıklar gösterir.Kavram olarak Alevîlik, Reha Çamuroğlunun İsmail adlı romanının konusunu oluşturan Şah İsmail ve onun İranda kurduğu Safevî Devletiyle birlikte (1501) şekillenmeye başlar. Safevîlik, o tarihe kadar Anadoluda yaşayagelen değişik heterodoks gruplar arasında daha fıkhî (hukukî) yönde bir farklılaşma yaratır. Çaldıran Savaşı (1517) öncesinde Osmanlı Sultanı I. Selimin Anadoluda giriştiği temizlik harekâtı ve sonrasında Sünnî etkilerle birlikte, Alevî-Sünnî ayrımı keskinleşir. Safevî hükümdarı Şah İsmailin iktidar adına tasavvuftan vazgeçip doğası gereği her tür iktidara mesafeli duran heterodoksiye (Alevîlere) baskı uygulayarak Şiî fıkhına yönelmesi, Alevîleri Şiîlerden de ayırır.Reha Çamuroğlu, Değişen Koşullarda Alevîlik adlı kitabında Alevîliğin hem tarih içinde yaşadığı bu değişimi anlatır hem de günümüz Türkiyesinde karşı karşıya kaldığı sorunları irdeler. Yüzyıllar boyunca ortodoks İslamın onayını alan bütün iktidarlar Alevîliği merkezden çevreye itmiş, bu nedenle de Alevîler endogamik (içevliliklerle çoğalan), üyeliğin, İbranî-Musevî ilişkisinde olduğu gibi, soy yoluyla tanımlandığı, güçlü, kapalı bir kolektif kimliğe sahip bir cemaat olarak algılanır hale gelmiştir. Ancak Alevîlerin, itikat temelinde hiçbiri köken olarak Alevî topluluklardan gelmeyen Bektaşîlerle toplumsal teması ve bunun olumlu sonuç vermesi gelişimin yönünü değiştirmiştir.1950lerde başlayan kırdan kente göç hareketiyle birlikte Alevîlik dış dünyaya iyice açılır. 1946da tek parti iktidarının sona ermesiyle Alevîlik siyasetin ilgisini çeker. Alevîlerin önemli bir bölümü, 1960lı ve 1970li yıllar boyunca dinsel kimliklerini terk edip sosyalizme yönelirler. Bu dönemde Çorum ve Kahramanmaraşta yaşanan iki önemli kanlı olayda, Alevîler ile Sünnîler karşı karşıya getirilmek istenir. Alevîler provokasyona gelmez. 1980lerin sonundan itibaren ise, Reha Çamuroğlunun deyişiyle bir Alevî rönesansı başlar.Alevîlik sorunu Türk medyasının en çok tartışılan konusu haline gelir. Alevî dergi ve gazeteleri ile çok sayıda Alevî yazarın Alevîliği savunan yazı ve kitapları yayımlanır, Türkiyede ve Avrupada çok sayıda dernek kurulur. Sosyalist Blokun da çökmesiyle birlikte yaşanan gelişmeler sonucunda, Alevîlerin büyük çoğunluğu Alevîliği, sosyalizmden bile daha adil, eşitlikçi ve özgürlükçü bir ideoloji olarak yeniden keşfeder. Bu uyanıştaki ikinci etken, siyasal İslamın yükselişi ve 2 temmuz 1993te Sivastaki bir Alevî şenliğine katılanların İslamcılar tarafından katledilmesi, üçüncüsü ise Kürt sorunudur. Önemli bir bölümü Kürt olan Alevîler, bu çatışmanın neden olduğu milliyetçi gerilimlerin cemaatlerini etkilediğini fark edip birlik ilkesini öne çıkarırlar.Alevî kimliğinde son on yıl içinde gerçekleşen bu netleşme, yazılı bilgi aktarma geleneğinin olmamasının neden olduğu bir başka sorunu açığa çıkarır. Günümüzde pop kültürden postmodern guru arayışlarına kadar uzanan bir yelpazede yeniden yapılanan Alevî inancı kendisini hangi eksenlere oturtacaktır? Reha Çamuroğlu, bu sorusunu, 1990lı yıllardan günümüze, değişik dergilerde yayımladığı yazılarda arar ve bulduğu cevapları, Değişen Koşullarda Alevîlikte toplar. Kitap, bir sunuş ve iki ekle birlikte toplam yirmi yazıdan oluşur. Yazar Türkiyede Alevî Uyanışı başlıklı yazısında, Alevî uyanışının yakın dönemdeki tarihsel ve politik dönüm noktalarını belirler. Osmanlı-Alevî İlişkilerinde, Anadolu Alevîliği ile Sünnîliğin, Şiîlik ve Alevîlikte ise Alevîlik ile Şiîliğin kırılma noktalarını ele alır. Diyanetin Asimilasyon Hareketi ve İslam Dairesi başlıklı yazılar, maaşlarında Alevîlerin ödediği vergilerin de payı olan Diyanet İşleri Başkanlığı ile Alevîliği ortodoks İslama göre yorumlayan bir ilahiyatçıya karşı polemik yazılarıdır. Diğer makalelerde ise Alevî olup da ortodoksiden etkilenerek Alevîliği eleştirenlerden, yazarın, cemaat içinde gözlemlediği sorunlara kadar bir dizi soruya cevap getirilir. Son iki ek ise Reha Çamuroğlunun, bu zihniyet dünyasına bağlı kalarak, daha iyi bir birey, daha iyi bir dünya yaratma özlemini dile getirdiği birer deneme niteliğini taşır. Değişen Koşullarda Alevîlik, günümüz koşullarında kimliğini yeniden tanımlama çabasındaki Alevîler kadar, Alevîlik hakkında önbilgi edinmek isteyen her tür okur için de, zihni daha derinlemesine okumaya iten uyarıcı nitelikte bir derlemedir.
Alevîlik sözlük anlamıyla, Ali yanlısı, Aliye bağlı olanlar demektir. Ancak inanç olarak Anadolu Alevîliği, aynı anlama gelen Şiadan (taraftar, Ali taraftarı) ve bugün Şiîliğin baş temsilcisi ve önderi olan İranın resmî zihniyetinden ve din anlayışından farklılıklar gösterir.Kavram olarak Alevîlik, Reha Çamuroğlunun İsmail adlı romanının konusunu oluşturan Şah İsmail ve onun İranda kurduğu Safevî Devletiyle birlikte (1501) şekillenmeye başlar. Safevîlik, o tarihe kadar Anadoluda yaşayagelen değişik heterodoks gruplar arasında daha fıkhî (hukukî) yönde bir farklılaşma yaratır. Çaldıran Savaşı (1517) öncesinde Osmanlı Sultanı I. Selimin Anadoluda giriştiği temizlik harekâtı ve sonrasında Sünnî etkilerle birlikte, Alevî-Sünnî ayrımı keskinleşir. Safevî hükümdarı Şah İsmailin iktidar adına tasavvuftan vazgeçip doğası gereği her tür iktidara mesafeli duran heterodoksiye (Alevîlere) baskı uygulayarak Şiî fıkhına yönelmesi, Alevîleri Şiîlerden de ayırır.Reha Çamuroğlu, Değişen Koşullarda Alevîlik adlı kitabında Alevîliğin hem tarih içinde yaşadığı bu değişimi anlatır hem de günümüz Türkiyesinde karşı karşıya kaldığı sorunları irdeler. Yüzyıllar boyunca ortodoks İslamın onayını alan bütün iktidarlar Alevîliği merkezden çevreye itmiş, bu nedenle de Alevîler endogamik (içevliliklerle çoğalan), üyeliğin, İbranî-Musevî ilişkisinde olduğu gibi, soy yoluyla tanımlandığı, güçlü, kapalı bir kolektif kimliğe sahip bir cemaat olarak algılanır hale gelmiştir. Ancak Alevîlerin, itikat temelinde ... tümünü göster