Delilik, yani Stultitia bütün Rönesans ve Reform döneminin en çapraşık mefhumlarından birisi oldu. Alegoriler sayesinde bütün diğer duygu ve ethos tarzlarından, başka bir deyişle mesela Öfkeden, Cürümden, Tutkudan, Sevinçten çok farklı bir şekilde, ilk kez toplumların bir sorunu olarak ortaya çıkıyordu. Foucaultnun deyişiyle Büyük Kapatmanın öncelerindeyiz ve deliye verilen sözün, yani delinin bir nevi köyün delisi olarak hikmetler savurabildiği bir dünyanın ve zamanın son demlerindeyiz. Hayata dair edilecek sözlerin büyük bir kısmı delicedir ve asıl delilik günlük hayatta gittikçe yaygınlaşmakta olan her şeyi buharlaştıran deliliklerin tümünden çok daha bilgece ve ustaca kendi dünyasını ve alayını kurabilecektir.
Delilik, yani Stultitia bütün Rönesans ve Reform döneminin en çapraşık mefhumlarından birisi oldu. Alegoriler sayesinde bütün diğer duygu ve ethos tarzlarından, başka bir deyişle mesela Öfkeden, Cürümden, Tutkudan, Sevinçten çok farklı bir şekilde, ilk kez toplumların bir sorunu olarak ortaya çıkıyordu. Foucaultnun deyişiyle Büyük Kapatmanın öncelerindeyiz ve deliye verilen sözün, yani delinin bir nevi köyün delisi olarak hikmetler savurabildiği bir dünyanın ve zamanın son demlerindeyiz. Hayata dair edilecek sözlerin büyük bir kısmı delicedir ve asıl delilik günlük hayatta gittikçe yaygınlaşmakta olan her şeyi buharlaştıran deliliklerin tümünden çok daha bilgece ve ustaca kendi dünyasını ve alayını kurabilecektir.
Maske ve makyajdır izleyenleri büyüleyen.Hayat da tiyatro oyununa benzer bir şeydir,maskesi düşene kadar herkes bu oyunu sürdürür.Hayattır nitekim insanlara olduklarından farklı roller biçen:az önce morlar kuşanmış bir kral olan bir bakarsınız paçavralar içinde bir köle oluvermiş.Bir yanıltmacadır sürüp gider ama bir komediden de farklı bir şey beklenemez doğal olarak..
#Abartılmış bilgelik ne kadar sersemce ise zıvanadan çıkmış akıl da bir o kadar tehlike arz eder.
#Ahmaklar , tanrının demirbaşıdır.
Yorum: Kitap içerisinde barındırdığı yoğun mitolojik kavram ve terimlerden dolayı çok anlaşılır olmayabilir. Dikkatle ve kendini vererek okumakta fayda var. neticede bir romandan ziyade bir düşünceyi okuyoruz. Erasmus bu kitabı dostu Thomas Moore'u eğlendirmek amacıyla bir hafta sonunda yazmış.Bu kadar kısa sürede bu kadar yelpazesi geniş ve anlamı derin bir eser ortaya koyması sanırım Erasmus'un ne denli zeki ve donanımlı olduğunu ortaya koyuyor. Kitap adından da anlaşılacağı gibi ahmaklığı öven,ideal insanın budala olan olduğundan ironik bir şekilde bahseder. Bilgeliği , kendini bilmiş sananları eleştirir,alaya alır. Erasmus yaşadığı dönemdeki sanatçıları, hukukçuları,din adamlarını , soyluları, kralları , filozofları , eğitimcileri hemen hemen tüm çevreyi eleştirmiş , alaya almıştır. Bu insanların kitlelere göstermediklerini kendi penceresinden ortaya koymuş , manzaranın görünmeyen yüzünden dem vurmuştur. Budalalığı makul kabul edip hayatın budala tarafından daha iyi idrak edebileceği görüşünü savunmuştur.
Bence de aslında delilik , budalalık , çılgınlık ne dersek diyelim bunlar bizim bilinçaltımızda hep yer edinmiştir. Bir nevi hepimiz biraz deliyiz. Ve yine dikkat ederseniz en güzel şeyleri, en çok haz duyduğumuz şeyler hep o deli tarafımızla, çılgın tarafımızla yaparız. Kendini bilmiş sanıp, bilmediği hakkında bile yorum yapanlara göre budala yönümüz her zaman daha evladır. İroni ve hicivin buram buram koktuğu bu kitap mesajı tam da adresine yollayan türden.
152 sayfa