Yargıya ilişikin yakınmaların başında davaların uzun sürmesi yani geciken adalet olgusu gelmektedir.İşte yasa koyucunun bu sakıncayı bertaraf etmek için bulduğuçözüm yolllarından biri de kesin süre kurumudur.Kesin süre, davayı uzatmaya yönelik taraf davranışlarına yönelik bir yaptırım biçimidir.Özellikle vakıaların ve delillerin ileri sürülmesi, gösterilmesi ve toplanmasında kesin süre uygulamasının hayli etkili olduğu bilinmektedir.Zira kesin süre nedeniyledavanın reddedilmesinin, esas hakkın yokluğu gerekçesiyle verilen red kararından -sonuçları itibarıyla- farkı yoktur.Bu bağlamda kesin süre kurumunun anlamınınkavranması, uygulama çerçevesinin çizilmesi, koşullarının saptanması son derece önemlidir. Sözgelimi; delillerin gösterilmesi-toplanması kavramlarının ispat yükü,delil ikame yükü kavramlarıyla ilişkisinin ne olduğu ; eldeki davanın niteliğine göre kesin sürenin uygulanıp uygulanamayacağı ; kesin süreye ilişkin ara kararlarınındilinin, anlatımının ve kapsamının ne olması gerektiği ; hangi hususlarda kesin süre verilemeyeceği ; kesin sürenin hesaplanması ; kesin süre uygulamasında hakimeve taraflara ne tür görevler düştüğü ; giderlerlerin karşılanmasıyla ilgili kesin süre ara kararlarının ne şekilde kaleme alınması gerektiği ; kesin sürenin kaçırılması ha-linde uygulanabilecek eski hale getirme kurumunun hangi koşullarda uygulanabileceği gibi birçok konunun özellikle hakimler ve avukatlar tarafından özümsenmesindebüyük yarar var.İşte Mehmet Akif Tutumlu tarafından hazırlanan Delillerin Gösterilmesi ve Toplanmasında Kesin Süre başlıklı kitap, yukarıda bir kısmı sayılankonular ile igili diğer konuları bilimsel kavramlar, ağırlıklı olarak da Yargıtay kararları ışığında inceleyen- konusunda bir ilk yapıt.Zira bu kitaba kadar kesin süreye ilişkinaçıklama ve içtihatlar usul kitaplarının ilgili bölümlerinde (ders kitabı bağlamında), dergi sayfalarında dağınık ve sistematize edilmemiş şekilde yeralmaktaydı.Tutumlununkitabıyla, usul hukukumuzun en önemli konularından biri olan kesin sürenin, delillerin gösterilmesi ve toplanmasında nasıl uygulanması/uygulanmaması gerektiği hususunun bir tablo bütünlüğünde, somutlaşmış örneklerle uygulayıcıya önemli katkı sağlayacağına inandığımız bir yayını değerli okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.
Yargıya ilişikin yakınmaların başında davaların uzun sürmesi yani geciken adalet olgusu gelmektedir.İşte yasa koyucunun bu sakıncayı bertaraf etmek için bulduğuçözüm yolllarından biri de kesin süre kurumudur.Kesin süre, davayı uzatmaya yönelik taraf davranışlarına yönelik bir yaptırım biçimidir.Özellikle vakıaların ve delillerin ileri sürülmesi, gösterilmesi ve toplanmasında kesin süre uygulamasının hayli etkili olduğu bilinmektedir.Zira kesin süre nedeniyledavanın reddedilmesinin, esas hakkın yokluğu gerekçesiyle verilen red kararından -sonuçları itibarıyla- farkı yoktur.Bu bağlamda kesin süre kurumunun anlamınınkavranması, uygulama çerçevesinin çizilmesi, koşullarının saptanması son derece önemlidir. Sözgelimi; delillerin gösterilmesi-toplanması kavramlarının ispat yükü,delil ikame yükü kavramlarıyla ilişkisinin ne olduğu ; eldeki davanın niteliğine göre kesin sürenin uygulanıp uygulanamayacağı ; kesin süreye ilişkin ara kararlarınındilinin, anlatımının ve kapsamının ne olması gerektiği ; hangi hususlarda kesin süre verilemeyeceği ; kesin sürenin hesaplanması ; kesin süre uygulamasında hakimeve taraflara ne tür görevler düştüğü ; giderlerlerin karşılanmasıyla ilgili kesin süre ara kararlarının ne şekilde kaleme alınması gerektiği ; kesin sürenin kaçırılması ha-linde uygulanabilecek eski hale getirme kurumunun hangi koşullarda uygulanabileceği gibi birçok konunun özellikle hakimler ve avukatlar tarafından özümsenmesindebüyük yarar var.İşte Mehmet Akif Tutumlu tarafından hazı... tümünü göster