Jean Genet, bu kez başyapıtı olarak nitelenen Denizciyle karşımızda. Bizi şiddetin estetiğine davet ederken, insan doğasının uçsuz bucaksız karanlıklarına sürüklüyor yine. Her zamanki küstahlığı, radikalliği ve anlatısındaki sonsuz özgürlükle... Diğer kitaplarında kendi benliğini parçalayarak, dağıtarak, damıtarak sergileyen yazar, bu romanında ilk kez parçalanma, dağıtma, damıtma sürecinin kendisini, O diye adlandırıp nesneleştirerek, metinle arasına mesafe koyarak, metne yabancılaşarak dile getiriyor. Bir yazarlar kuşağının oluşmasına ve kendini özgür hissetmesine yardımcı olan, ardından gelenlere izleyebilecekleri ışıklı bir yol bırakan, her geçen yıl değeri daha çok anlaşılan ve hayranlık duyulan, zamana direnç gösteren unutulmaz yapıtların yaratıcısı, büyük edebiyatçı Genet bu romana mekân olarak Fransanın Brest kentini seçmiş. Denizcilerden, eşcinsellerden ve canilerden oluşan, polislerle genelev patronlarının da zaman zaman arzı endam ettiği bir muhitte, baş kahramanı Querellein dramını o renkli, güçlü, şiirsel anlatımıyla aktarıyor. Eşcinsel denizci Querelle, yaşamın kıyısındaki bu insanların arasında yasadışı olaylara, cinayetlere karışır. Querelle kavga demek. Erkek ismi olarak kullanıldığında Genetye özgü bir tersine dönmeyle meleklik, saflık, suçsuzluk gibi anlamlar da ediniyor. Ama burada söz konusu olan kendi başına suçsuzluk değil; suçun kendisinden fışkıran bir suçsuzluk. Suçu başkaları üzerinden değil, kendi üzerinden düşünmeye davet eden bir suçsuzluk.Yazar bu romanında eşcinsellik, hırsızlık ve ihanetin sözcülüğünü açık saçık bir tavırla üstleniyor. Ancak Jean Cocteaunun deyişiyle, hiç de müstehcen olmayan bir müstehcenlikle. Edebiyata skandal yaratan bir yazar olarak giren, yıllar geçtikçe yapıtlarının gücünden hiçbir şey yitirmediği anlaşılan Genet, Witold Gombrowicze göre, modern güzelliğin bir örneğini sunmaktan başka bir şey yapmamıştır aslında. Denizcinin 1982 yılında bir başka dâhi, Alman sinemasının ünlü yönetmeni Fassbinder tarafından unutulmaz bir filminin çekildiğini de hatırlatalım.
Jean Genet, bu kez başyapıtı olarak nitelenen Denizciyle karşımızda. Bizi şiddetin estetiğine davet ederken, insan doğasının uçsuz bucaksız karanlıklarına sürüklüyor yine. Her zamanki küstahlığı, radikalliği ve anlatısındaki sonsuz özgürlükle... Diğer kitaplarında kendi benliğini parçalayarak, dağıtarak, damıtarak sergileyen yazar, bu romanında ilk kez parçalanma, dağıtma, damıtma sürecinin kendisini, O diye adlandırıp nesneleştirerek, metinle arasına mesafe koyarak, metne yabancılaşarak dile getiriyor. Bir yazarlar kuşağının oluşmasına ve kendini özgür hissetmesine yardımcı olan, ardından gelenlere izleyebilecekleri ışıklı bir yol bırakan, her geçen yıl değeri daha çok anlaşılan ve hayranlık duyulan, zamana direnç gösteren unutulmaz yapıtların yaratıcısı, büyük edebiyatçı Genet bu romana mekân olarak Fransanın Brest kentini seçmiş. Denizcilerden, eşcinsellerden ve canilerden oluşan, polislerle genelev patronlarının da zaman zaman arzı endam ettiği bir muhitte, baş kahramanı Querellein dramını o renkli, güçlü, şiirsel anlatımıyla aktarıyor. Eşcinsel denizci Querelle, yaşamın kıyısındaki bu insanların arasında yasadışı olaylara, cinayetlere karışır. Querelle kavga demek. Erkek ismi olarak kullanıldığında Genetye özgü bir tersine dönmeyle meleklik, saflık, suçsuzluk gibi anlamlar da ediniyor. Ama burada söz konusu olan kendi başına suçsuzluk değil; suçun kendisinden fışkıran bir suçsuzluk. Suçu başkaları üzerinden değil, kendi üzerinden düşünmeye davet eden bir suçsuzluk.Yaza... tümünü göster