13. asırda yaşamış bir İslâm âlimi olan Mevlâna Celâleddin Rumî, hoşgörüsü, yaklaşımı ve sevgisi ile tüm insanlığa örnek teşkil etmiş, yazdıkları ve söyledikleriyle yüzyıllar ötesine ulaşabilmiş mümtaz şahsiyetlerden biridir. O her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklamasını bilmiş, insanlığın hoşgörü ve sevgi sembolü olmuş yüce bir değerdir. Bugün hâlâ, kaynağını ilâhi aşktan alan sevgi, hoşgörü ve akıl üçgeninde neşvünema bulmuş düşünceleri ile dilden dile dolaşmakta, insanlığa rehberlik etmektedir.
Zamanın bütün bilgilerini en ince noktalarına kadar bilen, birkaç dile sahip olmakla beraber kıvrak bir zekâ, çok ince ruh, eşsiz bir vecd, emsalsiz bir aşk, seziş ve buluş kabiliyetinin; neşenin, coşkunluğun, hayranlığın, temsilcisi olan Mevlânanın tamamı Farsça kaleme alınmış; ikisi manzum, üçü mensur olmak üzere beş eseri günümüze kadar gelmiştir. Bunlara, büyük bir kısmı Divân-ı Kebirde yer alan Rubâîlerin eklenmesiyle bu sayıyı altıya çıkartanlar da vardır. Bilindiği gibi bu eserlerin en çok tanınanı, 6 ciltten oluşan ve çeşitli hikâye ve öğütler tarzıyla didaktik bir özellik gösteren Mesnevîsidir.
Çoğunluğunu gazellerin oluşturduğu coşkunluk ve cezbe halindeyken söylediği şiirlerini içeren Divân-ı Kebir ise kırk bini aşkın beytiyle bizlere Mevlânanın iç dünyasını yansıtan önemli bir kaynak niteliğindedir. Mevlânanın bu iki manzum eserinin haricindekiler ise çeşitli konularda halkı ve müritlerini aydınlattığı sohbetlerini içeren Fîhi mâ Fîh, verdiği vaazların kaydedildiği Mecâlis-i Seba ve çeşitli şahıslara yazdığı mektupları kapsayan Mektubât adlı mensur eserleridir.
13. asırda yaşamış bir İslâm âlimi olan Mevlâna Celâleddin Rumî, hoşgörüsü, yaklaşımı ve sevgisi ile tüm insanlığa örnek teşkil etmiş, yazdıkları ve söyledikleriyle yüzyıllar ötesine ulaşabilmiş mümtaz şahsiyetlerden biridir. O her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklamasını bilmiş, insanlığın hoşgörü ve sevgi sembolü olmuş yüce bir değerdir. Bugün hâlâ, kaynağını ilâhi aşktan alan sevgi, hoşgörü ve akıl üçgeninde neşvünema bulmuş düşünceleri ile dilden dile dolaşmakta, insanlığa rehberlik etmektedir.
Zamanın bütün bilgilerini en ince noktalarına kadar bilen, birkaç dile sahip olmakla beraber kıvrak bir zekâ, çok ince ruh, eşsiz bir vecd, emsalsiz bir aşk, seziş ve buluş kabiliyetinin; neşenin, coşkunluğun, hayranlığın, temsilcisi olan Mevlânanın tamamı Farsça kaleme alınmış; ikisi manzum, üçü mensur olmak üzere beş eseri günümüze kadar gelmiştir. Bunlara, büyük bir kısmı Divân-ı Kebirde yer alan Rubâîlerin eklenmesiyle bu sayıyı altıya çıkartanlar da vardır. Bilindiği gibi bu eserlerin en çok tanınanı, 6 ciltten oluşan ve çeşitli hikâye ve öğütler tarzıyla didaktik bir özellik gösteren Mesnevîsidir.
Çoğunluğunu gazellerin oluşturduğu coşkunluk ve cezbe halindeyken söylediği şiirlerini içeren Divân-ı Kebir ise kırk bini aşkın beytiyle bizlere Mevlânanın iç dünyasını yansıtan önemli bir kaynak niteliğindedir. Mevlânanın bu iki manzum eserinin haricindekiler ise çeşitli konularda halkı ve müritlerini aydınlattığı sohbetlerini içeren Fîhi mâ Fîh, verdiği vaazların kayde... tümünü göster