Bu eser, din felsefesi üzerine yapılmakta olan bir dizi derleme çalışmanın bir parçası olarak ortaya çıktı. Ancak, Mutezile’nin ele alındığı bu metnin diğerleri arasındaki yeri oldukça ayrıcalıklı. Bunun en temel nedeni, Mutezile’nin, İslam düşüncesinin hazırlayıcı ve kurucu bir okulu olmasıdır. Bugünden bakıldığında, düşünce tarihiyle meşgul olanların Mutezilî mirasın basitçe aşıldığını zannetmeleri oldukça naif bir yorumdur. Mutezile gelen-eki, tarihsel süreç içindeki yok sayma, sindirme, dışarıda bırakma politikalarına rağmen, varlığını bugün de hâlen oldukça bariz bir biçimde hissettirmektedir. İçinde yer aldığımız zaman diliminde, Mutezile’nin doğuşundaki tarihsel bağlama yakın teolojik ve felsefi sorunlarla karşı karşıyayız. Bunlara karşı Mutezilî gelen-ekten devşirilecek çok şey var. 2 ciltlik seçkinin ikincisi, Mutezilî mirası olabildiğince çok yönlü bir şekilde takdim etmekte; konular, epistemolojiden ontolojiye değin, temel metinler ve onların çağdaş yorumları eşliğinde işlenmekte...
Bu eser, din felsefesi üzerine yapılmakta olan bir dizi derleme çalışmanın bir parçası olarak ortaya çıktı. Ancak, Mutezile’nin ele alındığı bu metnin diğerleri arasındaki yeri oldukça ayrıcalıklı. Bunun en temel nedeni, Mutezile’nin, İslam düşüncesinin hazırlayıcı ve kurucu bir okulu olmasıdır. Bugünden bakıldığında, düşünce tarihiyle meşgul olanların Mutezilî mirasın basitçe aşıldığını zannetmeleri oldukça naif bir yorumdur. Mutezile gelen-eki, tarihsel süreç içindeki yok sayma, sindirme, dışarıda bırakma politikalarına rağmen, varlığını bugün de hâlen oldukça bariz bir biçimde hissettirmektedir. İçinde yer aldığımız zaman diliminde, Mutezile’nin doğuşundaki tarihsel bağlama yakın teolojik ve felsefi sorunlarla karşı karşıyayız. Bunlara karşı Mutezilî gelen-ekten devşirilecek çok şey var. 2 ciltlik seçkinin ikincisi, Mutezilî mirası olabildiğince çok yönlü bir şekilde takdim etmekte; konular, epistemolojiden ontolojiye değin, temel metinler ve onların çağdaş yorumları eşliğinde işlenmekte...
Mu'tezile (Arapça: المعتزلة), İslam dininde bir itikadi mezhep. Mu'tezile, kelime olarak (i'tezele sözcüğünden türeyerek) "ayrılanlar, uzaklaşanlar, bir tarafa çekilenler" anlamına gelir. Büyük günâh işleyen kimsenin iman ile küfür arası bir mertebede olduğunu söyleyerek Ehl-i Sünnet âlimlerinden Hasan-ı Basrî'nin (ö. 110/728) dersini terk eden Vâsıl bin Atâ (ö. 131/148) ile ona uyanların oluşturduğu mezhep bu isimle anılır.
Mu‘tezile ise kendini "ehlü'l-adl ve'ttevhîd" ("adalet ve tevhid ehli") diye adlandırır.
Mu'tezile mezhebinden olan kişiye Mu'tezili denir. Özellikle kader ve kaza konularındaki yorumları ve inançları nedeniyle İslam dinindeki diğer mezheplerden ayrılmışlardır; ama yine de İslâm dininin çoğunluğunu oluşturan mezheplerden, Ehl-i Sünnet, Mu'tezile'yi İslam dışı saymamaktadır. Akılcı bir mezhep olan Mu'tezile, mantık kurallarıyla çelişir gördüğü âyet ve hadisleri Ehl-i Sünnet'ten farklı biçimde yorumlamış ve bu yorumlarında akla öncelik vermiştir. Nitekim Mu'tezile mezhebi, gerek akla fazla değer vermesi ve özellikle de Abbâsîler döneminde felsefe ile girdiği yakın ilişkiler dolayısıyla barındırdığı felsefi metot ve görüşleri nedeniyle fazlasıyla eleştirilmiştir. Özellikle de nass (ayet veya hadis) ile akılın çeliştiği noktalarda sıklıkla nassı akla uygun gelecek şekilde yorumlamaları diğer mezheplerde büyük tepki uyandırmıştır. Modern zamanlardaki bazı araştırmacı ve İslam tarihçileri de Mu'tezile mezhebini akla verdiği önem ve metotları bakımından, çeşitli hususlarda rasyonalist olarak tanımlanabilir.
Mu'tezile mezhebinin kendi içinde barındırdığı beş esası vardır, bu esasların ilki olan ve İslâm dininin de ilk esası olan tevhidin bu beş esasın temeli olduğunu öne sürerler. Bazı cemaat ve mezhepler bu düşünceye karşı çıkmıştır.
Ehl-i Sünnet tarafından kurulan kelâm ilmi hicrî IV. asırdan (miladi 9. yüzyıldan) itibaren ortaya çıkmış olmakla birlikte, bu ilmi ortaya çıkaran etkenler arasında Mu'tezile'nin ayrı bir yeri vardır. Hatta Kelâm ilminin Mu'tezile'nin öncülüğünde doğmuş olduğu söylenebilir.
Bu mezhep, aynı zamanda iyi bir edebiyatçı ve tefsirci olan Ebü'l-Hüzeyl el-Allâf (ö. 235/850), Nazzâm (ö. 231/845), Câhiz (ö. 255/869), Bişr bin Mutemir (ö. 210/825), Cübbâî (ö. 303/916), Kadî Abdülcebbâr (ö. 415/1025) ve Zemahşerî (ö. 538/1143) gibi büyük kelâmcılar yetiştirmiştir.
Abbâsîler döneminde en parlak günlerini yaşamış olan Mu'tezile daha sonra etkinliğini hatta bir mezhep olma hüviyetini dahi yitirmiştir.
Mu'tezile günümüzde başlı başına bir mezhep olarak mevcut olmamakla birlikte Mu'tezile'nin bazı görüşleri Şîa'nın Caferiyye ve Zeydiyye kolları ile Hâricîliğin İbadiyye kolunda yaşamaya devam etmektedir.
Karton Cilt, İnceleme Araştırma , 992 sayfa
Temmuz2014 tarihinde, İz Yayıncılık tarafından yayınlandı