“Aşkı tek kişi yaşar, diğeriyse kendini ona adarmış.”
“Süveyda, siyah küçük bir noktadır ki insan karşısındaki kişiye gerçekten sevgi duyduğu an kalbine düşer bu kara leke. Kandaki siyah bir pıhtıdır Süveyda; hem maddi hem de uhrevi âlemin tümünü kuşatan bir öz ve insanın varlığının bir hakikatidir. Nasıl ki bir meyve çekirdeği, özünde ağacını barındırıyorsa, şu ‘Nokta-i Süveyda’ adı verilen kara leke de kâinatın özünü barındırır içinde. İnsanlar bilmese de dünya sevgi üzerine kurulmuştur ve bir insan âşık olduğunda kalbine düşen o süveyda, suya damlatılan mürekkep gibi çözülür, yavaş yavaş büyür ve tüm benliğini kaplar. İşte insanın bedenine yayılan o kara lekeye, ‘Kara Sevda’ denir ve bu hastalığa tutulan ruh ve beden, savunmasız hale gelir. Odur ki sevgide azalma olduğunda bu leke küçülür, küçülür ve zamanla iyiden iyiye yok olur. Kara sevda, bu kara lekeden gelir ve Mecnunun körlüğü, kalbini kaplayan o kara süveydadan bilinir. Kalbindeki aşkımdan rengini alan bu siyah güllerin yalnızca bir matem çiçeği oluvermesi, ne acı değil mi? Oysaki senin ellerinden almayı dilediğim bu güllerin aşkımızın nişanesi, mutluluğumuzun mührü olmasını isterdim.”
“Aşkı tek kişi yaşar, diğeriyse kendini ona adarmış.”
“Süveyda, siyah küçük bir noktadır ki insan karşısındaki kişiye gerçekten sevgi duyduğu an kalbine düşer bu kara leke. Kandaki siyah bir pıhtıdır Süveyda; hem maddi hem de uhrevi âlemin tümünü kuşatan bir öz ve insanın varlığının bir hakikatidir. Nasıl ki bir meyve çekirdeği, özünde ağacını barındırıyorsa, şu ‘Nokta-i Süveyda’ adı verilen kara leke de kâinatın özünü barındırır içinde. İnsanlar bilmese de dünya sevgi üzerine kurulmuştur ve bir insan âşık olduğunda kalbine düşen o süveyda, suya damlatılan mürekkep gibi çözülür, yavaş yavaş büyür ve tüm benliğini kaplar. İşte insanın bedenine yayılan o kara lekeye, ‘Kara Sevda’ denir ve bu hastalığa tutulan ruh ve beden, savunmasız hale gelir. Odur ki sevgide azalma olduğunda bu leke küçülür, küçülür ve zamanla iyiden iyiye yok olur. Kara sevda, bu kara lekeden gelir ve Mecnunun körlüğü, kalbini kaplayan o kara süveydadan bilinir. Kalbindeki aşkımdan rengini alan bu siyah güllerin yalnızca bir matem çiçeği oluvermesi, ne acı değil mi? Oysaki senin ellerinden almayı dilediğim bu güllerin aşkımızın nişanesi, mutluluğumuzun mührü olmasını isterdim.”
http://kitapasigi.blogspot.com/2013/04/dokuz-ahmet-karayun.html
Okumaya başladığımda kitaba pek ısınamadığımı belirtmiştim. Çünkü benzetmelere çok yer veriliyor ve bazı olaylar çok abartılıyordu. Maalesef bu durum kitabın yarısına kadar sürdü. Kitabın yarısından sonra olaylarda hareketlilik başladı. Ondan sonrasında da gözüme hiçbir şey takılmadı. Vardıysa da ben göremedim. Çünkü çok heyecanlıydı. İlk yarısında elimde sürünen kitap ikinci yarısında hemen bitti. Sonu çok şaşırtıcıydı. Kitabın sonunda ağzım bir karış açık kaldı.
Şaşırtıcı bir sonu olmasına rağmen yine de benden yüksek bir puan alamayacak bu kitap. Çünkü Yazarın kullandığı dil bana çok yapay geldi. Ağdalı dil yerine günlük dili kullanılsaydı olaya daha çabuk adapte olurdum.
Karton Cilt, Cilt Bilgisi: Kısmi Lak, Gofre Kabartma, Kırmızı ve Gümüş Varak, Ayraçlı Kapak Kağıt Bilgisi: Enzo İthal Kitap Kağıdı Basım Tarihi: Nisan 2013 Basım Bilgisi: 1. Basım, 276 sayfa
9Nisan2013 tarihinde, Adom Yayıncılık tarafından yayınlandı