Din, günümüzde; dua, yakarış ve tazarrulardan oldukça uzak felsefi, siyasi bir nazariye gibi algılanıyor. Sanki inandığımız dine onun bir mensubu gibi değil de, ona biraz daha dıştan, sanki bir nesneden söz eder gibi yaklaşıyoruz. Kuşkusuz böyle bir dil; inan bir insanın dilinden ziyade, batılı oryantalistlerin kuşkucu ve irdeleyici yaklaşımlarını hatırlamaktan geri kalmıyor. Bir de bunlara, şimdilerde âdete modaya dönüşmüş gibi gözüken modernist tutumlar eklenince; din konusu sanki baştan sona problemlerle yüklü bir alan gibi algılanmaya başlanıyor. Tadını ve dozajını kaçıran hadis ve sünnet irdelemelerinden tutun da, Kuranla Peygamber Efendimiz arasına kalın duvarlar örmeye kadar uzanan daha nice tutumlar!.. Böyle böyle dini konuşmak demek; nerdeyse problem icad etmek ve kriz taraftarlığı yapmakla bir hale geliyor. Nitekim son yıllarda iyiden iyiye kendimizi kaptırdığımız bu tür dini araştırmaların, Türk halkı üzerinde iyi bir tesir bırakmadığı aşikâr değil mi?
Din, günümüzde; dua, yakarış ve tazarrulardan oldukça uzak felsefi, siyasi bir nazariye gibi algılanıyor. Sanki inandığımız dine onun bir mensubu gibi değil de, ona biraz daha dıştan, sanki bir nesneden söz eder gibi yaklaşıyoruz. Kuşkusuz böyle bir dil; inan bir insanın dilinden ziyade, batılı oryantalistlerin kuşkucu ve irdeleyici yaklaşımlarını hatırlamaktan geri kalmıyor. Bir de bunlara, şimdilerde âdete modaya dönüşmüş gibi gözüken modernist tutumlar eklenince; din konusu sanki baştan sona problemlerle yüklü bir alan gibi algılanmaya başlanıyor. Tadını ve dozajını kaçıran hadis ve sünnet irdelemelerinden tutun da, Kuranla Peygamber Efendimiz arasına kalın duvarlar örmeye kadar uzanan daha nice tutumlar!.. Böyle böyle dini konuşmak demek; nerdeyse problem icad etmek ve kriz taraftarlığı yapmakla bir hale geliyor. Nitekim son yıllarda iyiden iyiye kendimizi kaptırdığımız bu tür dini araştırmaların, Türk halkı üzerinde iyi bir tesir bırakmadığı aşikâr değil mi?