Kitaptaki yazılar, bu ülkenin ve insanlarının kendileri ve dış dünyayla kurdukları o garip, fakat o ölçüde de problemli ilişkinin ürettiği yazılardır. Epeyce kendine özgü bu ilişkinin toplumsal ve ideolojik bunalım dönemlerinde daha keskin şekilde kendini dışa vuran olumsuzluklarına karşı ve onlara rağmen tarihin ve tarihçilik mesleğinin bir savunusudur. Ama bunu tarihçiliğimizi de eleştirerek yapmaktadır... Yazıların tümü, Türkiyede tarihçilik yapmaya çalışırken, mesleğin gerekleri ve gündelik, dönemsel gelişmelerin etkisi altında yazıldı. En akademik olanından en günceline, yazılar okura, her şeyden önce bir meslek adamı olarak tarihçinin dünyası hakkında bir fikir verecektir.
Genelde sosyal bilimlerin, özel olarak da tarihçiliğin kendilerine özgü zorlukları hep olageldi; olmaya devam edecek de. Bilgi üretme süreci kadar üretilen bilginin bünyeye etkisi ve kamu tarafından hazmı da her zaman kolay olamayabiliyor. Bazı coğrafya ve topluluklar tarihleriyle ilişkilerini medeni, entelektüel veya akademik bir araştırma alanı ve/veya fikir tartışmasına indirgeyerek bilgi âlemi ile daha demokratik, düzeyli ve saygılı bir ilişki kurmayı başarır. Kimi coğrafyalarda ise tarihle bugün o derece iç içe geçer ki, bu, gerçeklik duygusunun yitirilmesine yol açar. Türkiyenin durumu biraz buna benziyor. Tarihini fazla ciddiye aldığı için mi bu derece güncelleştiriyor; bugününden ve geleceğinden emin olamadığı için mi çaresizce tarihe bu derece abartılı bir şekilde sığınıyor?
Bu kitaptaki yazılar, hem tarih ve hayat ilişkisinde söylenmek istenenlerin özünü kendi pratiğinde çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyan, hem bu coğrafyanın kendi gücüyle ürettiği kendine özgü kültürünü, tutunulabilecek ortak paydayı şahsında hepimizden daha fazla ve layıkıyla temsil ettiğini düşündüğüm Hrant Dinke, onun hatırasına adanmıştır. Dr. Oktay Özel, Bilkent Üniversitesi, Tarih Bölümü öğretim üyesi.
Kitaptaki yazılar, bu ülkenin ve insanlarının kendileri ve dış dünyayla kurdukları o garip, fakat o ölçüde de problemli ilişkinin ürettiği yazılardır. Epeyce kendine özgü bu ilişkinin toplumsal ve ideolojik bunalım dönemlerinde daha keskin şekilde kendini dışa vuran olumsuzluklarına karşı ve onlara rağmen tarihin ve tarihçilik mesleğinin bir savunusudur. Ama bunu tarihçiliğimizi de eleştirerek yapmaktadır... Yazıların tümü, Türkiyede tarihçilik yapmaya çalışırken, mesleğin gerekleri ve gündelik, dönemsel gelişmelerin etkisi altında yazıldı. En akademik olanından en günceline, yazılar okura, her şeyden önce bir meslek adamı olarak tarihçinin dünyası hakkında bir fikir verecektir.
Genelde sosyal bilimlerin, özel olarak da tarihçiliğin kendilerine özgü zorlukları hep olageldi; olmaya devam edecek de. Bilgi üretme süreci kadar üretilen bilginin bünyeye etkisi ve kamu tarafından hazmı da her zaman kolay olamayabiliyor. Bazı coğrafya ve topluluklar tarihleriyle ilişkilerini medeni, entelektüel veya akademik bir araştırma alanı ve/veya fikir tartışmasına indirgeyerek bilgi âlemi ile daha demokratik, düzeyli ve saygılı bir ilişki kurmayı başarır. Kimi coğrafyalarda ise tarihle bugün o derece iç içe geçer ki, bu, gerçeklik duygusunun yitirilmesine yol açar. Türkiyenin durumu biraz buna benziyor. Tarihini fazla ciddiye aldığı için mi bu derece güncelleştiriyor; bugününden ve geleceğinden emin olamadığı için mi çaresizce tarihe bu derece abartılı bir şekilde sığınıyor?
Bu kitaptaki y... tümünü göster