Sömürgecilikten küreselleşmeye uzanan zaman diliminde kapitalist dünya ekonomisinin geçirdiği dönüşümü hazırlayan etkenlerin başında sermayenin akışkanlığı yer almaktadır. Akışkanlık, dış finansman ve dış kredi/borç kavramları ve uygulamalarını kapsamaktadır. Kapitalizmin her bir evresine karşılık gelen sermaye birikimi rejimine göre dış finansman ve borçlanmanın işlevi, boyutu ve bileşimi değişebilmektedir. Bu nedenle dış finansman ve borçlanmanın; sömürgecilik dönemi, sermaye birikiminin altın çağı, yetmişli yılların ilk yarısında patlak veren kriz ve seksenli yılların sonlarında belirginleşmeye başlayan küreselleşme süreci dikkate alınarak incelenmesi anlamlı olacaktır. Yazar, on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde ilk dış borç kriziyle karşılaşan günümüzdeki azgelişmiş ve yeni sanayileşen ülkelerin, yüzyıl sonra gene ciddi bir krizle karşılaşmış olmalarının nedenlerini ve sonuçlarını ele almakta; bu bağlamda da IMFnin patronajını üstlendiği ve Dünya Bankasının açık destek verdiği istikrar ve yapısal uyarlama program ve politikalarını incelemektedir. Türkiyenin küresel ekonomiye eklemlenme doğrultusunda yapısal uyarlama politikalarını uygulayan ve yapısal reformları gerçekleştirmeye çalışan ülkelerin başında bulunduğu ve IMF ile yakın ilişkiler içinde olduğu dikkate alındığında, incelenen konunun önemi ve güncelliği ortaya çıkmaktadır.
Sömürgecilikten küreselleşmeye uzanan zaman diliminde kapitalist dünya ekonomisinin geçirdiği dönüşümü hazırlayan etkenlerin başında sermayenin akışkanlığı yer almaktadır. Akışkanlık, dış finansman ve dış kredi/borç kavramları ve uygulamalarını kapsamaktadır. Kapitalizmin her bir evresine karşılık gelen sermaye birikimi rejimine göre dış finansman ve borçlanmanın işlevi, boyutu ve bileşimi değişebilmektedir. Bu nedenle dış finansman ve borçlanmanın; sömürgecilik dönemi, sermaye birikiminin altın çağı, yetmişli yılların ilk yarısında patlak veren kriz ve seksenli yılların sonlarında belirginleşmeye başlayan küreselleşme süreci dikkate alınarak incelenmesi anlamlı olacaktır. Yazar, on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde ilk dış borç kriziyle karşılaşan günümüzdeki azgelişmiş ve yeni sanayileşen ülkelerin, yüzyıl sonra gene ciddi bir krizle karşılaşmış olmalarının nedenlerini ve sonuçlarını ele almakta; bu bağlamda da IMFnin patronajını üstlendiği ve Dünya Bankasının açık destek verdiği istikrar ve yapısal uyarlama program ve politikalarını incelemektedir. Türkiyenin küresel ekonomiye eklemlenme doğrultusunda yapısal uyarlama politikalarını uygulayan ve yapısal reformları gerçekleştirmeye çalışan ülkelerin başında bulunduğu ve IMF ile yakın ilişkiler içinde olduğu dikkate alındığında, incelenen konunun önemi ve güncelliği ortaya çıkmaktadır.