Dünyayı algılamamızda, sınırlarını keşfetmemizde ve dünyaya ilişkin hayallerimizde dilin etkisi nedir? İnanarak veya “yalan” olduklarını bilerek anlattığımız hikâyeler kendimizi ve başkalarını anlamamızda, düşüncelerimizi biçimlendirmekte ne derece etkili? Gizemcilere inanacak olursak insan, dünyayla iletişim içindedir; onunla aynı dili konuşur. Doğa onunla yıldızları, bitkileri ve hayvanları, ırmakları, dağları taşları, mevsimleri, geceleri ve gündüzleri aracılığıyla konuşur. Dilsel bir metin olarak beliren doğa, insan için saydamdır; dahası gizemci, doğanın kendisine baktığını ve kendisini anladığını sanır. İnsanın kendi anlattığı hikâyenin büyüsüne kapılmasını, yani kendisi ve çevresi hakkındaki yanılgısını daha doğru bir ifadeyle hüsnükuruntusunu; insanın dünyanın, olmasını istediği gibi olduğunu sanmasını; doğadaki “gizli metin”, “örtük söylem” veya “kozmik ima” mitini ele alan bu çalışma, “yalan dünya”dan ve bu “yalanın” bir “tabiat okur-yazarlığı”na dayalı uygarlığımızın kuruluşundaki öneminden söz ediyor. Bizlerin kendimizi kültür yoluyla tamamlayan eksik hayvanlar olduğumuzu; ne insan ile dünya ne de insan ile insan arasında doğal ve doğrudan bir ilişki olduğunu; onların arasındaki ilişkinin dilin simgesel dizgeleri üzerinden kurulduğunu ve bu dilin kültürel işlevinden ayıramayacağını savunuyor.
Ergun Kocabıyık (1965), yüksek öğrenimini 1987’de Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda tamamladı. Halihazırda editörlük yapmaktadır. Yayımlanmış çalışmaları: Yazılı Yüz, 1997; Bal-Ayı (kısa hikâyeler, e-kitap) 2000; İslamın Mistik Boyutları (Annemarie Schimmel’in, Mystical Dimensions of Islam’ının çevirisi) 2001; Aynadaki Narkissos. Herşey ve Hiçbirşey Olarak Yüz, 2006, 2014; İngilizce-Türkçe Tasavvuf Sözlüğü, 2008, Dolaylı Hayvan, 2009, 2015
Dünyayı algılamamızda, sınırlarını keşfetmemizde ve dünyaya ilişkin hayallerimizde dilin etkisi nedir? İnanarak veya “yalan” olduklarını bilerek anlattığımız hikâyeler kendimizi ve başkalarını anlamamızda, düşüncelerimizi biçimlendirmekte ne derece etkili? Gizemcilere inanacak olursak insan, dünyayla iletişim içindedir; onunla aynı dili konuşur. Doğa onunla yıldızları, bitkileri ve hayvanları, ırmakları, dağları taşları, mevsimleri, geceleri ve gündüzleri aracılığıyla konuşur. Dilsel bir metin olarak beliren doğa, insan için saydamdır; dahası gizemci, doğanın kendisine baktığını ve kendisini anladığını sanır. İnsanın kendi anlattığı hikâyenin büyüsüne kapılmasını, yani kendisi ve çevresi hakkındaki yanılgısını daha doğru bir ifadeyle hüsnükuruntusunu; insanın dünyanın, olmasını istediği gibi olduğunu sanmasını; doğadaki “gizli metin”, “örtük söylem” veya “kozmik ima” mitini ele alan bu çalışma, “yalan dünya”dan ve bu “yalanın” bir “tabiat okur-yazarlığı”na dayalı uygarlığımızın kuruluşundaki öneminden söz ediyor. Bizlerin kendimizi kültür yoluyla tamamlayan eksik hayvanlar olduğumuzu; ne insan ile dünya ne de insan ile insan arasında doğal ve doğrudan bir ilişki olduğunu; onların arasındaki ilişkinin dilin simgesel dizgeleri üzerinden kurulduğunu ve bu dilin kültürel işlevinden ayıramayacağını savunuyor.
Ergun Kocabıyık (1965), yüksek öğrenimini 1987’de Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda tamamladı. Halihazırda editörlük yapmaktadır. Yayımlanmış çalışmaları: ... tümünü göster
Ciltsiz, 368 sayfa
Boğaziçi Üniversitesi tarafından yayınlandı