Ulusun tanımı, anlamı ve varlığı sosyalistler arasında her zaman tartışılmıştır. Ulusa dair tartışmalar Marxtan Lenine, Stalinden Hobsbawma uzanan bir tarih içerisinde şekillenmiş, kimi zaman siyasal, kimi zaman stratejik yaklaşımların konusu olmuştur. Ulus, millet ya da halk kelimeleri arasında süregiden çekişmelerin, sosyalistlerin konuyu ele alışlarında belirli bir netlik veya kolaylık sağladığı da söylenemez. Antonis Liakos uzun zamana yayılmış olan bu tartışmayı, Yunanistan solu içerisinde başlayan bir tartışmadan hareketle, sosyalizmin modern tarihi boyunca ve sosyalistlerin evrensel sorunlarından biri olarak ele alıyor. Liakos 20. yüzyılda, sosyalizme dahil değer ve kavramların dışına düşen, kendisini sosyalist olarak adlandırsa da milliyetçilikle malûl bakışlardan dünyayı değiştirmek isteyenlerin ulus konusunda eskinin günahlarını silkeleyen çabalarına uzanan kapsamlı bir tartışma sunuyor. Dil, toprak, tarih gibi kıstaslarla; gelenekte, muhayyilede veya kendi kendini yapış sürecinde ulusu ele alırken, sosyalistlerin neleri gözden kaçırmamaları gerektiğinin altını ısrarla çiziyor. Liakosun tartışma üslubu, sosyalistlerin kimi zaman ihmal ettikleri enternasyonalist yaklaşımın da kıymetli bir örneği olarak biçimleniyor ve sosyalistler için aslolanın dünyayı değiştirmek olduğunu hatırlatıyor.
Ulusun tanımı, anlamı ve varlığı sosyalistler arasında her zaman tartışılmıştır. Ulusa dair tartışmalar Marxtan Lenine, Stalinden Hobsbawma uzanan bir tarih içerisinde şekillenmiş, kimi zaman siyasal, kimi zaman stratejik yaklaşımların konusu olmuştur. Ulus, millet ya da halk kelimeleri arasında süregiden çekişmelerin, sosyalistlerin konuyu ele alışlarında belirli bir netlik veya kolaylık sağladığı da söylenemez. Antonis Liakos uzun zamana yayılmış olan bu tartışmayı, Yunanistan solu içerisinde başlayan bir tartışmadan hareketle, sosyalizmin modern tarihi boyunca ve sosyalistlerin evrensel sorunlarından biri olarak ele alıyor. Liakos 20. yüzyılda, sosyalizme dahil değer ve kavramların dışına düşen, kendisini sosyalist olarak adlandırsa da milliyetçilikle malûl bakışlardan dünyayı değiştirmek isteyenlerin ulus konusunda eskinin günahlarını silkeleyen çabalarına uzanan kapsamlı bir tartışma sunuyor. Dil, toprak, tarih gibi kıstaslarla; gelenekte, muhayyilede veya kendi kendini yapış sürecinde ulusu ele alırken, sosyalistlerin neleri gözden kaçırmamaları gerektiğinin altını ısrarla çiziyor. Liakosun tartışma üslubu, sosyalistlerin kimi zaman ihmal ettikleri enternasyonalist yaklaşımın da kıymetli bir örneği olarak biçimleniyor ve sosyalistler için aslolanın dünyayı değiştirmek olduğunu hatırlatıyor.