Türklerin batıya yönelişleri, yüzlerce yıllık bir tarihsel sürece yayılmakla beraber, özellikle son iki yüz senede bambaşka bir niteliğe bürünmüştür. Bu iki yüz yıllık dönemde önceki fethetme karakterli yöneliş, yerini -yaşanan siyasal, ekonomik ve sosyal gerilemelerle beraber- daha kültürel karakterli bir dahil olma tavrına bırakmıştır. Cumhuriyet, her ne kadar Batılılarla mücadele edilerek kurulmuşsa da, -rasyonel ve ilerici karakterinden dolayı- o dönemde muasır medeniyeti temsili sebebiyle yine Batıya yönelmiştir.Bu yönelişin siyasi tarihimizde en önemli aşaması 1963 tarihli Ankara Antlaşmasıyla başlayan Katma Protokol (1970) ve Gümrük Birliği Antlaşmasıyla (1995) devam eden ve dönem dönem büyük badireler atlatan Avrupa Birliği üyelik sürecidir. Meselenin önemine karşın, ele alınış tarzı çoğu zaman beklentileri karşılamaktan uzaktır. Özellikle bu konuda olumlu ya da olumsuz tavır takınan kesimlerin -birkaç istisnai çalışma dışında- konuyu birçok yönüyle ele almada başarısız kaldıkları görülmektedir. Bu nedenle Taha Akyolun olayların sıcaklığı içinde kaleme aldığı yazılardan oluşan bu çalışması daha da bir önem arz etmektedir. Çünkü yazar yılların gazetecilik deneyimine dayanarak Türkiyenin yaklaşık kırk yıllık Avrupa Birliği üyelik sürecini, tarihi, siyasi, hukuki, askeri, dini ve kültürel boyutlarıyla ele alıyor...
Türklerin batıya yönelişleri, yüzlerce yıllık bir tarihsel sürece yayılmakla beraber, özellikle son iki yüz senede bambaşka bir niteliğe bürünmüştür. Bu iki yüz yıllık dönemde önceki fethetme karakterli yöneliş, yerini -yaşanan siyasal, ekonomik ve sosyal gerilemelerle beraber- daha kültürel karakterli bir dahil olma tavrına bırakmıştır. Cumhuriyet, her ne kadar Batılılarla mücadele edilerek kurulmuşsa da, -rasyonel ve ilerici karakterinden dolayı- o dönemde muasır medeniyeti temsili sebebiyle yine Batıya yönelmiştir.Bu yönelişin siyasi tarihimizde en önemli aşaması 1963 tarihli Ankara Antlaşmasıyla başlayan Katma Protokol (1970) ve Gümrük Birliği Antlaşmasıyla (1995) devam eden ve dönem dönem büyük badireler atlatan Avrupa Birliği üyelik sürecidir. Meselenin önemine karşın, ele alınış tarzı çoğu zaman beklentileri karşılamaktan uzaktır. Özellikle bu konuda olumlu ya da olumsuz tavır takınan kesimlerin -birkaç istisnai çalışma dışında- konuyu birçok yönüyle ele almada başarısız kaldıkları görülmektedir. Bu nedenle Taha Akyolun olayların sıcaklığı içinde kaleme aldığı yazılardan oluşan bu çalışması daha da bir önem arz etmektedir. Çünkü yazar yılların gazetecilik deneyimine dayanarak Türkiyenin yaklaşık kırk yıllık Avrupa Birliği üyelik sürecini, tarihi, siyasi, hukuki, askeri, dini ve kültürel boyutlarıyla ele alıyor...