Rahmi Eray, Anadolunun yangın yerine döndüğü yıllarda (1918) Elbistanda doğar. Yetimliğin mektebinde büyür. İlköğrenimini Elbistanda, yüksek öğrenimini İ.Ü. Tıp Fakültesinde yapar. 1938de geldiği İstanbulda büyük-küçük geniş bir muhitin ağabeyidir. Yakalandığı damar kan hastalığı, onu on sekiz sene yatağa ve durağan bir hayata mahkum eder. Etrafında bir halka oluşur. Kendi dert ve ızdırabına kimseyi ortak etmez. İnsanları doğrudan tenkit etmez, dolaylı ve genel hitaplarla karşındakilere hakikati gösterir. Gelenlerin dertlerine çare bulan doktor gibidir. Kindarlara merhamet, şiddet ve hiddetlilere itidali, nefse karşı aklı, asilere hürmeti öğreten bir muallimdir. Namı yok, şöhreti yok, mesleği ve sıfatı yok, eseri yok, mülkü ve parası yok, adını devam ettirecek kimsesi yok. Ama örnek bir hayatı, sözleri ve davranışları var. Onu unutturmamak, Yunus misali yarınlara kalsın istedik.
Rahmi Eray, Anadolunun yangın yerine döndüğü yıllarda (1918) Elbistanda doğar. Yetimliğin mektebinde büyür. İlköğrenimini Elbistanda, yüksek öğrenimini İ.Ü. Tıp Fakültesinde yapar. 1938de geldiği İstanbulda büyük-küçük geniş bir muhitin ağabeyidir. Yakalandığı damar kan hastalığı, onu on sekiz sene yatağa ve durağan bir hayata mahkum eder. Etrafında bir halka oluşur. Kendi dert ve ızdırabına kimseyi ortak etmez. İnsanları doğrudan tenkit etmez, dolaylı ve genel hitaplarla karşındakilere hakikati gösterir. Gelenlerin dertlerine çare bulan doktor gibidir. Kindarlara merhamet, şiddet ve hiddetlilere itidali, nefse karşı aklı, asilere hürmeti öğreten bir muallimdir. Namı yok, şöhreti yok, mesleği ve sıfatı yok, eseri yok, mülkü ve parası yok, adını devam ettirecek kimsesi yok. Ama örnek bir hayatı, sözleri ve davranışları var. Onu unutturmamak, Yunus misali yarınlara kalsın istedik.