Ayağa kalktı, onu görüyordu. Burada durdu, denize baktı, karanlıkları düşledi... Duvara kazıdığımız adlarımızı yeniden yazdı dokunarak. Bizden nefret mi etti? Sözünü tutmamasına alışmıştı insanların. Kirlenerek büyündüğünü, unutmanın acımasızlığına hayat dendiğini bilmiyor muydu? Kimse gelmedi o gün. Herkes unutmuştu... herkes... herkes büyümüştü... Tutunarak doğruldu, gözyaşlarıyla ıslanmış yanağını onun buz gibi duvara kazınmış adına yasladı yeniden. Her tarafı uyuşmuştu. Ben de gelmedim... gelmedim... diye bağırarak duvarı yumrukluyordu şimdi. Çakmağın gazı bitmek üzereydi, tekrar duvara tuttu. Bir azalıp bir çoğalan ışıkta, kendi adının hemen altında şu sözleri okudu: En çok seni bekledim! Sibel Özün, iyi insanların sade hayatlarında yaşadıkları trajedileri ve biriktirdikleri acıları anlatan öyküleri...
Ayağa kalktı, onu görüyordu. Burada durdu, denize baktı, karanlıkları düşledi... Duvara kazıdığımız adlarımızı yeniden yazdı dokunarak. Bizden nefret mi etti? Sözünü tutmamasına alışmıştı insanların. Kirlenerek büyündüğünü, unutmanın acımasızlığına hayat dendiğini bilmiyor muydu? Kimse gelmedi o gün. Herkes unutmuştu... herkes... herkes büyümüştü... Tutunarak doğruldu, gözyaşlarıyla ıslanmış yanağını onun buz gibi duvara kazınmış adına yasladı yeniden. Her tarafı uyuşmuştu. Ben de gelmedim... gelmedim... diye bağırarak duvarı yumrukluyordu şimdi. Çakmağın gazı bitmek üzereydi, tekrar duvara tuttu. Bir azalıp bir çoğalan ışıkta, kendi adının hemen altında şu sözleri okudu: En çok seni bekledim! Sibel Özün, iyi insanların sade hayatlarında yaşadıkları trajedileri ve biriktirdikleri acıları anlatan öyküleri...