Akşamın kıyısında zaman. Saat yokluğunu gösteriyor. Kuşkulu bir mayıs eşkiyası adımlıyor zihnimi. Gözlerimi yakınlara çekemiyorum; uzağa, bir yolcu vapurunun puslu yalnızlığına yapışmışlar.
Sen o vapurdan inecektin. Dudaklarında yeni doğmuş kuş sevimliliğinde taze gülücükler gezinecekti. Gözlerindeki bulutları özgür bırakacaktın yanıma gelince. Ben gözlerindeki bulutlarla hasret giderecektim ilk, sonra kucaklayacaktım seni. Yanımızdan geçip giden insanların meraklı bakışları altında duyulmayan ama asırlardır söylenen bir şarkının ritmine kendimizi kaptırmış gibi dans edecektik.
O vapurdan inecektin; denizin kızıllaşan rengine doğru uzaklaşan, martıların peşinden uçuştuğu o karakalem vapurdan; bunca zaman sonra, uzaklara, hasretlere nanik yaparak…
İnmedin. Saat yokluğunu onaylıyor.
Akşamın kıyısında zaman. Saat yokluğunu gösteriyor. Kuşkulu bir mayıs eşkiyası adımlıyor zihnimi. Gözlerimi yakınlara çekemiyorum; uzağa, bir yolcu vapurunun puslu yalnızlığına yapışmışlar.
Sen o vapurdan inecektin. Dudaklarında yeni doğmuş kuş sevimliliğinde taze gülücükler gezinecekti. Gözlerindeki bulutları özgür bırakacaktın yanıma gelince. Ben gözlerindeki bulutlarla hasret giderecektim ilk, sonra kucaklayacaktım seni. Yanımızdan geçip giden insanların meraklı bakışları altında duyulmayan ama asırlardır söylenen bir şarkının ritmine kendimizi kaptırmış gibi dans edecektik.
O vapurdan inecektin; denizin kızıllaşan rengine doğru uzaklaşan, martıların peşinden uçuştuğu o karakalem vapurdan; bunca zaman sonra, uzaklara, hasretlere nanik yaparak…
İnmedin. Saat yokluğunu onaylıyor.