Fanfa, aşk dilinin söylediklerini yazıya geçirebilme çabasının romanı. Aşk, belki hiç olmamıştır?.. sorusundan yola çıkıp Aşk, belki de hiç olmaktır!.. çözümüne varan bir özleyişin romanı...Fanfa, Eylül 2004te Gendaş Yayınları - Selahattin Kaya İlk Roman Ödülünü alan Bedirhan Toprakın ikinci romanı. TADIMLIKBir daha kahve yapmaya gelmedi odama... ben ya da, sözünü etmedim hiç; ortak hiçbir müşterimiz olmadığı için yemekhanede arada bir masama gelişi ya da onun masasındaki boş sandalyeyi ıskalayamadığım kimi durumlar dışında denk gelirse günaydınlaşabiliyorduk ancak; mutfakta, koridorda ya da odalardan birindeki sürpriz karşılaşmalarımızdaysa sleri ş gibi çıkararak çocuklaştırdığı dili, ışıl ışıl gözleriyle şenlendirdiği nasılsınızlarla hatırımı soruyor, küçük yorumlarda bulunuyordu sonra nasıl göründüğüme ilişkin. Kaçıyordum ben, ondan tabii mesela tam da girmek üzere olduğum bir odada onun da olduğunu görmüşsem, son anda bir şey gelmiş gibi aklıma, hemen çark edip sonraya erteliyordum ordaki işimi; elimde fincan mutfağın yolunu tutmuşken onun da oraya doğru olduğunu görme şansım olursa, herhangi biriyle hasbihal etme bahanesiyle odalardan birine dalıp oyalanıyordum bir süre; akşamları, neredeyse her gün geç çıkıyordu, bitiremediği işlerden çok bir türlü toplayamadığı, buna gerek duymadığı kıçındandı bu ve hiç karşılaşmamıştık ama kendimdendi asıl: Bıraksam çünkü, daha kurduğu ilk cümleden başlayarak tutuklanmış, kurban olmuş... annesinin eteğine yapışıp kalmaktan başka hiçbir iş, dünya bilmemiş bir yavru gibi tıpkı, dünyanın en tatlı dili içinde kendini unutmuş...
Fanfa, aşk dilinin söylediklerini yazıya geçirebilme çabasının romanı. Aşk, belki hiç olmamıştır?.. sorusundan yola çıkıp Aşk, belki de hiç olmaktır!.. çözümüne varan bir özleyişin romanı...Fanfa, Eylül 2004te Gendaş Yayınları - Selahattin Kaya İlk Roman Ödülünü alan Bedirhan Toprakın ikinci romanı. TADIMLIKBir daha kahve yapmaya gelmedi odama... ben ya da, sözünü etmedim hiç; ortak hiçbir müşterimiz olmadığı için yemekhanede arada bir masama gelişi ya da onun masasındaki boş sandalyeyi ıskalayamadığım kimi durumlar dışında denk gelirse günaydınlaşabiliyorduk ancak; mutfakta, koridorda ya da odalardan birindeki sürpriz karşılaşmalarımızdaysa sleri ş gibi çıkararak çocuklaştırdığı dili, ışıl ışıl gözleriyle şenlendirdiği nasılsınızlarla hatırımı soruyor, küçük yorumlarda bulunuyordu sonra nasıl göründüğüme ilişkin. Kaçıyordum ben, ondan tabii mesela tam da girmek üzere olduğum bir odada onun da olduğunu görmüşsem, son anda bir şey gelmiş gibi aklıma, hemen çark edip sonraya erteliyordum ordaki işimi; elimde fincan mutfağın yolunu tutmuşken onun da oraya doğru olduğunu görme şansım olursa, herhangi biriyle hasbihal etme bahanesiyle odalardan birine dalıp oyalanıyordum bir süre; akşamları, neredeyse her gün geç çıkıyordu, bitiremediği işlerden çok bir türlü toplayamadığı, buna gerek duymadığı kıçındandı bu ve hiç karşılaşmamıştık ama kendimdendi asıl: Bıraksam çünkü, daha kurduğu ilk cümleden başlayarak tutuklanmış, kurban olmuş... annesinin eteğine yapışıp kalmaktan başka hiç... tümünü göster