Öyleyse sorun, sadece teorik ve yöntemsel bir tercihle ilgili değildir. Aksine, İslam felsefesinde ideolojik maksat ile bilgi muhtevası arasındaki ayrım, bu felsefenin genel felsefe tarihi bağlamındaki özel konumu ile pekişmiş ve kesinleşmiştir. Şu halde yapılacak her türlü itiraz ve münakaşanın bizim de belirttiğimiz gibi bu konuma karşı yönlendirilmesi gerekmektedir: Acaba Arap-İslam felsefesi kendine özgü tarihinin bir okunuşu mudur? Yoksa tam tersine kendinden ayrı bir felsefenin; Yunan felsefesinin müstakil bir okunuşu mudur? İşte Arap-İslam felsefesinde epistemoloji ile ideoloji arasında ne tür bir ilişki olduğunu tartışmadan önce vuzuha kavuşması gereken sorular bunlardır.
Öyleyse sorun, sadece teorik ve yöntemsel bir tercihle ilgili değildir. Aksine, İslam felsefesinde ideolojik maksat ile bilgi muhtevası arasındaki ayrım, bu felsefenin genel felsefe tarihi bağlamındaki özel konumu ile pekişmiş ve kesinleşmiştir. Şu halde yapılacak her türlü itiraz ve münakaşanın bizim de belirttiğimiz gibi bu konuma karşı yönlendirilmesi gerekmektedir: Acaba Arap-İslam felsefesi kendine özgü tarihinin bir okunuşu mudur? Yoksa tam tersine kendinden ayrı bir felsefenin; Yunan felsefesinin müstakil bir okunuşu mudur? İşte Arap-İslam felsefesinde epistemoloji ile ideoloji arasında ne tür bir ilişki olduğunu tartışmadan önce vuzuha kavuşması gereken sorular bunlardır.