Gerçeklere objektifini kapatan, toplumsala sırtını dönen, hayatı estetize etmekten başka kaygı taşımayan, tüketim toplumunun davranış biçimlerine sadakat dışında sorumluluk tanımayan fotoğrafçılar, zihniyet dünyalarının ideolojilerden ve politikadan arınmış olduğunu zannederken fotoğraflarıyla sahte bir Türkiye imajı yarattılar. Fotoğraflarını vasıfsız bir propaganda aracı olarak kullandılar. Politik fotoğrafın kaba örnekleri arasında sayabileceğimiz güzellik peşindeki estetikçi fotoğraflar, katı bir ideolojik yaklaşımın ürünleri olarak bu dönemde yaygınlaştı. Fotoğrafçı ile toplumsal gerçeklik arasındaki ilişkiyi sorgulanmayan, klişe görüntülerin tekrarıyla yetinen bu fotoğraf ortamı sayesinde durağan bir zihinsel iklim doğdu. Fikrin, tartışmanın, ideolojinin, görüntü kuramının, estetiğin ve etiğin gelişimini engelleyen bu sıkıcı atmosferde soluk almamızı sağlayan örneklerin sayısı çok azdı. Kuşkusuz ne layık olduğumuz ortam bu ortam, ne de kendimiz için kurabileceğimiz en güzel dünya burası.
Elinizdeki kitabın, verimli bir düşünce iklimine sahip çok sesli ve etkili fotoğraf ortamı için bir adım olmasını; fikirlerin ve görüntülerin birbirinden beslendiğini bilen, soran, sorgulayan, anlama çabasını değerli bulan fotoğrafçıların yetişmesi için bir tuğla koymasını; itiraz eden, itirazını güçlü kılan fotoğrafların üretildiği bir zamana doğru giderken yeni tartışmalara vesile yaratmasını umarım.
Özcan Yurdalan
Gerçeklere objektifini kapatan, toplumsala sırtını dönen, hayatı estetize etmekten başka kaygı taşımayan, tüketim toplumunun davranış biçimlerine sadakat dışında sorumluluk tanımayan fotoğrafçılar, zihniyet dünyalarının ideolojilerden ve politikadan arınmış olduğunu zannederken fotoğraflarıyla sahte bir Türkiye imajı yarattılar. Fotoğraflarını vasıfsız bir propaganda aracı olarak kullandılar. Politik fotoğrafın kaba örnekleri arasında sayabileceğimiz güzellik peşindeki estetikçi fotoğraflar, katı bir ideolojik yaklaşımın ürünleri olarak bu dönemde yaygınlaştı. Fotoğrafçı ile toplumsal gerçeklik arasındaki ilişkiyi sorgulanmayan, klişe görüntülerin tekrarıyla yetinen bu fotoğraf ortamı sayesinde durağan bir zihinsel iklim doğdu. Fikrin, tartışmanın, ideolojinin, görüntü kuramının, estetiğin ve etiğin gelişimini engelleyen bu sıkıcı atmosferde soluk almamızı sağlayan örneklerin sayısı çok azdı. Kuşkusuz ne layık olduğumuz ortam bu ortam, ne de kendimiz için kurabileceğimiz en güzel dünya burası.
Elinizdeki kitabın, verimli bir düşünce iklimine sahip çok sesli ve etkili fotoğraf ortamı için bir adım olmasını; fikirlerin ve görüntülerin birbirinden beslendiğini bilen, soran, sorgulayan, anlama çabasını değerli bulan fotoğrafçıların yetişmesi için bir tuğla koymasını; itiraz eden, itirazını güçlü kılan fotoğrafların üretildiği bir zamana doğru giderken yeni tartışmalara vesile yaratmasını umarım.
Özcan Yurdalan