5. yüzyılda Papa Gelasius, Tanrı'nın Hz. İsa'ya iki kılıç verdiğini söyledi. Bunlardan biri laik, diğeri dinsel erki temsil ediyordu. Gelasius Hz. İsa'dan sonra dinsel erki temsil eden kılıcın papalara, laik erki temsil edenin imparatorlara geçtiğini ve bu iki kılıcın çatışmaları gerektiğini önerdi. Ama bu önerinin gerçekleşmesi için Avrupa yüzyıllar boyu kan ve gözyaşı döktü. Gelasius'un kılıçlarının huzura ulaşması Avrupa'ya pahalıya maloldu.
Ya Doğu'da ne olmuştu. İslam Peygamberi'nin elinde tek kılıç vardı. Ama bu, tek elde bütünleşmiş Gelasius'un iki kılıcı birden değil miydi? İslam yüzyıllar boyu elinde iki kılıcı birden tuttuğunu farketmedi. Ama ne zaman ki Batı, İslam dünyasını fersah fersah geçip isteklerini ona kabul ettirmeye başladı, işte o zaman elde tutulanın bir değil iki kılıç olduğu ve ayrılmaları gerektiği hissedilmeye başlandı.
Doğu'da kimsenin deneyemediğini Mustafa Kemal başardı. Gelasius'un kılıçlarını güçlü elleriyle ayırıverdi ve çatışmalarını önledi. Ama çatışma kılıçların doğalarının gereği idi.
Gelasius'un kılıçları şimdi burada. İslam dünyasında, Türkiye'de. Ve mutlaka huzura ulaşmaları gerekiyor ama nasıl? Bunun için Hz. İsa'dan daha öncelere gitmek, inanç - siyaset ilişkisinin ortaya çıkışını ve günümüze kadar takip ettiği yolu iyi izlemek gerekiyor. Çözüm ancak bundan sonra bulunabilir.
5. yüzyılda Papa Gelasius, Tanrı'nın Hz. İsa'ya iki kılıç verdiğini söyledi. Bunlardan biri laik, diğeri dinsel erki temsil ediyordu. Gelasius Hz. İsa'dan sonra dinsel erki temsil eden kılıcın papalara, laik erki temsil edenin imparatorlara geçtiğini ve bu iki kılıcın çatışmaları gerektiğini önerdi. Ama bu önerinin gerçekleşmesi için Avrupa yüzyıllar boyu kan ve gözyaşı döktü. Gelasius'un kılıçlarının huzura ulaşması Avrupa'ya pahalıya maloldu.
Ya Doğu'da ne olmuştu. İslam Peygamberi'nin elinde tek kılıç vardı. Ama bu, tek elde bütünleşmiş Gelasius'un iki kılıcı birden değil miydi? İslam yüzyıllar boyu elinde iki kılıcı birden tuttuğunu farketmedi. Ama ne zaman ki Batı, İslam dünyasını fersah fersah geçip isteklerini ona kabul ettirmeye başladı, işte o zaman elde tutulanın bir değil iki kılıç olduğu ve ayrılmaları gerektiği hissedilmeye başlandı.
Doğu'da kimsenin deneyemediğini Mustafa Kemal başardı. Gelasius'un kılıçlarını güçlü elleriyle ayırıverdi ve çatışmalarını önledi. Ama çatışma kılıçların doğalarının gereği idi.
Gelasius'un kılıçları şimdi burada. İslam dünyasında, Türkiye'de. Ve mutlaka huzura ulaşmaları gerekiyor ama nasıl? Bunun için Hz. İsa'dan daha öncelere gitmek, inanç - siyaset ilişkisinin ortaya çıkışını ve günümüze kadar takip ettiği yolu iyi izlemek gerekiyor. Çözüm ancak bundan sonra bulunabilir.
İslamcılar, özellikle siyasal islamcılar, Allah inancını kendi tekellerine almış bulunmaktadırlar. Onlar gibi düşünmeyen, dini kendi gibi yorumlamayan herkes , onlara göre Allah 'ı da inkar etmektedir.
Allah İnancını bu tekelden kurtarmak gerekmektedir. Bu tekele, dini farklı yorumlayan , ya da Allah inancına sahip olup da din üstünde fazla zihin yormak istemeyen kitleleri rahatsız etmekte, sessizliğe itmektedir.
Laik düzen yanlısı olan bu kesimin siyasal yaşamda seslerini duyurmaları gerekmektedir. Bu tekelin kırılması şeri hükümleri, Allah'ın değişmez emri gibi göstermeye çalışan Siyasal İslamcı kesimin en önemli silahını elinden alacaktır.
İnsanın dine değil, dinin insana hizmet görevi ile yükümlü olduğunu göstermek ve dinin üstüne çıkmak gerekir. Dinin üstüne çıkmak demek, dini silip atmak değildir.
Çünkü asolan insan olduğuna , ebediyen gelişecek ve yükselecek olan insan olduğuna göre, insanoğluna hizmet etmek için oluşmuş kurumların bir gün geride kalabileceğini cesurca kabul etmek gerekir.
Yaratıcı aynıdır, din de aynı.
Bin yüzyıllardan beri, Yaratıcı tarafından gönderildiğine inanılan dinler gelip geçmekte, insan daima yücelmekte ama bilinmeyenlerin sayısı azalmamakta, meçhuller keşfedilirken yeni meçhuller ortaya çıkmaktadır.
Mikro kozmostan makro kozmosa kadar her şey, yaratılışın arkasında bir büyük aklın varlığını göstermektedir.
Dinler bu büyük aklın gizemlerini çözdürerek insana yol kat ettirdikçe yararlı olmuşlardır.
Ama Din, o Yüce aklın gizemlerini çözmede insanı sınırlamaya başlamışsa, o zaman yapılacak olan sınırları zorlamaktır.
Dini Aracı değil, insanı yüceltmeyi amaç edinmek gerekir.
Belirtmek gerekir ki aklını bağlayan zincirlerden kurtulmuş insan, Evren'in ardındaki O büyük sırra doğru daha hızla yol alacak, yeryüzünde adaleti ve huzuru daha çabuk gerçekleştirebilecektir.
Karton Cilt, 484 sayfa
2000 tarihinde, SARMAL YAYINLARI tarafından yayınlandı