Tarih, bizim kör noktamız. Ondan kurtulmaya çalıştıkça, sanki garip bir istihza ile bizi yeniden kendisine çağırıyor. Redd-i miras, aslında tarihten kopmayı getirmiyor. Tersine, tarihe daha fazla dönmeyi gerektiriyor. Fakat bu dönüşler, ister istemez bölük pörçük oluyor; toplumsal hafızanın sakatlanmasından dolayı döndüğümüz kaynak da doyurmuyor bizi. Bu gidiş gelişleri Avrupa Birliğine giriş maceramızın hemen her adımında yeniden ve yeniden yaşıyoruz. Tarih karşısındaki bu kesintisiz bocalamanın geleneğimizi yeterince tanımamak ve geleceğe bakarken de kendimize güvenimizi yitirmek gibi bir sonuç vermesi şaşırtıcı değil. Aslında belki gelenek kavramının içeriğini de yeniden tartışmaya açmak gerekiyor. Gelenek ölü bir geçmiş, bir mezar değil, yaşayan, diri, canlı bir olgudur ve ancak bir gelecğe yönlendirildiği zaman kendisini açığa çıkartan bir şeydir. İlber Ortaylı, bu dikkate değer çalışmasında gelenek kavramından edebiyata, tarihçiliğimizin eleştirisinden tiyatroya, demokrasi tarihimizden Hammer ve Cevdet Paşaya, Harf Devriminden Mimar Sinana kadar son derece zengin bir alanda at oynatıyor ve geleneğimizin geleceğimize eklemleneceği mihverleri tesbite yöneliyor.
Tarih, bizim kör noktamız. Ondan kurtulmaya çalıştıkça, sanki garip bir istihza ile bizi yeniden kendisine çağırıyor. Redd-i miras, aslında tarihten kopmayı getirmiyor. Tersine, tarihe daha fazla dönmeyi gerektiriyor. Fakat bu dönüşler, ister istemez bölük pörçük oluyor; toplumsal hafızanın sakatlanmasından dolayı döndüğümüz kaynak da doyurmuyor bizi. Bu gidiş gelişleri Avrupa Birliğine giriş maceramızın hemen her adımında yeniden ve yeniden yaşıyoruz. Tarih karşısındaki bu kesintisiz bocalamanın geleneğimizi yeterince tanımamak ve geleceğe bakarken de kendimize güvenimizi yitirmek gibi bir sonuç vermesi şaşırtıcı değil. Aslında belki gelenek kavramının içeriğini de yeniden tartışmaya açmak gerekiyor. Gelenek ölü bir geçmiş, bir mezar değil, yaşayan, diri, canlı bir olgudur ve ancak bir gelecğe yönlendirildiği zaman kendisini açığa çıkartan bir şeydir. İlber Ortaylı, bu dikkate değer çalışmasında gelenek kavramından edebiyata, tarihçiliğimizin eleştirisinden tiyatroya, demokrasi tarihimizden Hammer ve Cevdet Paşaya, Harf Devriminden Mimar Sinana kadar son derece zengin bir alanda at oynatıyor ve geleneğimizin geleceğimize eklemleneceği mihverleri tesbite yöneliyor.