Roman sırf yaşamın içyüzünü ortaya koyduğu için gerçekçi olsaydı, ancak eski anlamda, yani tersinden bir roman olurdu; oysa roman yalnızca belli bir edebi bakış açısının işine gelen insan yaşantılarını değil, her türlü insan yaşantısını betimler. Romanın gerçekliği, sunduğu yaşam tarzından değil, onu sunuş tarzından kaynaklanır. Ian Watt Tarih, boşlukları değersiz göstermelerle doldurmakta sakınca görmeyen anlatıların modeli durumundadır ve edebi gerçekçiliğin de nesnel tarihin saltanatını paylaşması mantıklıdır. Bütün bunlar gerçekin kendi kendine yettiğini; her türlü işlev fikrinden vazgeçecek kadar büyük bir güce sahip olduğunu, bir yapıyla bütünleştirerek ortaya konmaya ihtiyaç duymadığını ve eşyanın orada -bulunmuş- olmaklığının söz açısından yeterli sayılacağını açıkça göstermektedir. Roland Barthes
Roman sırf yaşamın içyüzünü ortaya koyduğu için gerçekçi olsaydı, ancak eski anlamda, yani tersinden bir roman olurdu; oysa roman yalnızca belli bir edebi bakış açısının işine gelen insan yaşantılarını değil, her türlü insan yaşantısını betimler. Romanın gerçekliği, sunduğu yaşam tarzından değil, onu sunuş tarzından kaynaklanır. Ian Watt Tarih, boşlukları değersiz göstermelerle doldurmakta sakınca görmeyen anlatıların modeli durumundadır ve edebi gerçekçiliğin de nesnel tarihin saltanatını paylaşması mantıklıdır. Bütün bunlar gerçekin kendi kendine yettiğini; her türlü işlev fikrinden vazgeçecek kadar büyük bir güce sahip olduğunu, bir yapıyla bütünleştirerek ortaya konmaya ihtiyaç duymadığını ve eşyanın orada -bulunmuş- olmaklığının söz açısından yeterli sayılacağını açıkça göstermektedir. Roland Barthes