Gölgeleri Sahiplenen Kadın Amerikan yerlisi bir kadın tarafından bir Kızılderili kadın hakkında son elli yılda yazılmış ilk kitaptır. Kitap tüm dünyanın Kızılderilileri bıraktığı yerde, yani ölümün kıyısında başlar. Ephanie Atencio, içinden zorlukla çıkabileceği bir bunalım içindedir. Kocası tarafından terk edilmiştir ve çocuklarına bakacak halde değildir. Yaralarını sarmak için el yordamıyla da olsa geleceğini aramak zorundadır. New Meksikodan ayrılıp San Franciscoya gider. Orada anımsama ve kendi parçalarını doğru yere koyma süreci başlar. Bir Nisei olan Thomas Yoshuri ile evlenir. Thomas ona, gereksinim duyarsa kendisinin de arzu ettiği yapıya kavuşacağını düşünür. Kocasını hem tanır hem de tanımaz. Ve onun aracılığıyla kendini tanıyamaz. Giderek beyaz kadın arkadaşı Teresa ile daha fazla zaman geçirmeye başlar. Teresa ile bile bir yere kadar konuşabildiklerinin farkına varır. Daha sonra bir yazı tek başına geçirir ve orada son anımsamaya ve geleceğe giden yola ulaşır. Kendini erkeklerin içinde aramaktan vazgeçer. Artık en önemli bağlantısının kendi halkından olan kadınların ruhları ve kendi dünyasının kadınları ile olduğunu keşfetmiştir. Okuyucuyu büyüleyen ve içine çeken bir dünya yaratılmış... Sadece bir ırkçılık çalışması değil, aynı zamanda feminizme tanık olan güçlü ve dokunaklı bir eser. The New York Times Book Review
Gölgeleri Sahiplenen Kadın Amerikan yerlisi bir kadın tarafından bir Kızılderili kadın hakkında son elli yılda yazılmış ilk kitaptır. Kitap tüm dünyanın Kızılderilileri bıraktığı yerde, yani ölümün kıyısında başlar. Ephanie Atencio, içinden zorlukla çıkabileceği bir bunalım içindedir. Kocası tarafından terk edilmiştir ve çocuklarına bakacak halde değildir. Yaralarını sarmak için el yordamıyla da olsa geleceğini aramak zorundadır. New Meksikodan ayrılıp San Franciscoya gider. Orada anımsama ve kendi parçalarını doğru yere koyma süreci başlar. Bir Nisei olan Thomas Yoshuri ile evlenir. Thomas ona, gereksinim duyarsa kendisinin de arzu ettiği yapıya kavuşacağını düşünür. Kocasını hem tanır hem de tanımaz. Ve onun aracılığıyla kendini tanıyamaz. Giderek beyaz kadın arkadaşı Teresa ile daha fazla zaman geçirmeye başlar. Teresa ile bile bir yere kadar konuşabildiklerinin farkına varır. Daha sonra bir yazı tek başına geçirir ve orada son anımsamaya ve geleceğe giden yola ulaşır. Kendini erkeklerin içinde aramaktan vazgeçer. Artık en önemli bağlantısının kendi halkından olan kadınların ruhları ve kendi dünyasının kadınları ile olduğunu keşfetmiştir. Okuyucuyu büyüleyen ve içine çeken bir dünya yaratılmış... Sadece bir ırkçılık çalışması değil, aynı zamanda feminizme tanık olan güçlü ve dokunaklı bir eser. The New York Times Book Review