Kemalizm, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün düşüncelerinin ve yaptıklarının sistemli bütününü temsil eden siyasal akımın adıdır. Bir anlamda, çağdaş Türk Devletinin var olmasını sağlayan kurucu düşünce sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu düşünce akımının sağladığı toplumsal düzen ve hukuki yapı sayesinde yirmi birinci yüzyıla ulaşabilmiştir. Yeni dönemde küreselleşme aşamasına geçiş ile beraber, Atatürk ilkeleri ve Kemalizm, emperyal merkezlerin yönlendirmesi üzerine tartışılmağa başlanmıştır. Bugün sürekli olarak tırmandırılan Atatürk ve Kemalizm tartışmalarının arkasında böylesine bir gerçeklik bulunmaktadır. Konunun bilimsel açıdan ele alınmasıyla, arka plandaki plan ve programların emperyal hedeflere doğru Atatürk ve Kemalizm karşıtlığını tırmandırdığı anlaşılmaktadır.Küreselleşme dönemine girişten sonra, emperyalizm sosyalist sistem sonrasında ulus devletleri de ortadan kaldırmayı hedeflediği için, işbirlikçi ve mandacı çevreler Türk Devletleri ile beraber Atatürke ve onun düşünce sistemi olan Kemalizme savaş açmışlardır. Küresel sermayenin desteğinde basın ve medya organlarını ele geçiren Yeni Bizans, Yeni Ortaçağ ya da Büyük İsrail Projelerinin dindar ve liberal taraftarları ortak bir işbirliği içinde hem Atatürke hem de Kemalizme saldırmayı ana görev bilmişlerdir. Bu doğrultuda, Onun kurmuş olduğu laik ve üniter ulus devleti ortadan kaldırabilmek için ellerinden gelen her yolu denemişlerdir. Bu yüzden küreselleşme dönemi Türkiyede fazlasıyla tartışmalı ve çekişmeli geçmektedir. Atatürk ve Kemalizm, bu aşamada hiç hak etmediği kadar büyük bir saldırı ve karalama kampanyası ile karşı karşıya kalmıştır.Elinizde tuttuğunuz bu kitap, küreselleşme sürecinin son on yılındaki, Atatürk ve Kemalizm saldırılarına karşı kaleme alınmış yanıtların topluca bir araya getirilmesinden oluşmaktadır. Türkiyeyi ve Türk Devletini sahipsiz zanneden emperyalizm işbirlikçilerinin, dışardan aldıkları desteklerle Türkiye Cumhuriyetinin kurucusuna ve Onun düşüncelerine karşı açtıkları haksız savaşa, bilimsel açıdan bazı yanıtların tarihsel ve jeopolitik gerçekler doğrultusunda verilmesi gerekiyordu. GÜNCEL KEMALİZM adını taşıyan bu yapıt bir anlamda, Atatürk ve Kemalizme karşı sürdürülen yıkıcı kampanyaya karşı, Türkiyede var olan bilimsel ve siyasal birikimin kamuoyuna sunulmasıdır. Dünyanın merkezi alanında 1000 yıllık Türk egemenliğinin temsilcisi olarak kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetinin, sonradan olma bir devlet olmadığı ve tarihten gelen siyasal birikimin bugünkü yansıması olduğunu cumhuriyetin yeni kuşaklarının bilmesi gerekmektedir. Yirminci Yüzyılın ortalarında doğmuş ve bir yarım yüzyılı Türk Devletinin başkentinde yaşayarak bu ülkenin birikimi ile yetişmiş bir bilim adamının, bir çağ değişiminin yaşandığı bu dönemeçte, gelecek kuşaklara ülkenin ve ulusun sahip olduğu birikimi aktarması gerekirdi.Bu kitabın yazarı böylesine bir bilinçle kaleme aldığı çalışmalarını GÜNCEL KEMALİZM başlığı altında toplarken, Atatürkün ve Onun eseri olan Cumhuriyetimizin eskimediğini, aksine yaşanan olaylar karşısında daha da önem kazanarak Türk Ulusuna yön gösterdiğini, bir kez daha Türk kamuoyuna anımsatmak istemiştir. Küresel emperyalizmin çıkarları doğrultusunda siyasal dinci Yeni Ortaçağ özlemcileri ile beraber, emperyalizmin Truva atı olarak hareket eden neoliberal işbirlikçi ve mandacı çevrelere, Türkiye Cumhuriyetinin antiemperyalist bir çizgide verilen ulusal kurtuluş savaşı sonucunda kurulduğunu günümüzde yeniden anımsatmak gerekmektedir. Yaşanmakta olan olaylar ve gelişmeler, Atatürkü bir kez daha haklı çıkarırken, Kemalizmin günümüzdeki geçerliliğini de yeniden kanıtlamıştır. Yirminci yüzyılda Türkiyeyi bağımsız bir ulusal ve üniter devlet olarak ayakta tutan Kemalizmin, yirmibirinci yüzyılda ikinci dönemi başlamaktadır. Birinci dönemde Kemalizm tek ülke olarak Türkiyede yirminci yüzyıl boyunca var olmuştur.Yirmi birinci yüzyılda ise Avrasya bölgesinin yeniden yapılanmasında Kemalizm, Türk ve İslam dünyası ile Avrasya ülkelerine yön gösterecek ve Kemalist Avrasyacılık olarak öne çıkacaktır. Kemalist Türkiye, Avrasya bölgeselleşmesinin merkez ve model ülkesi olarak öne çıkarken, bu doğrultuda komşu ve kardeş ülkelere de önderlik yapacaktır.
Kemalizm, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün düşüncelerinin ve yaptıklarının sistemli bütününü temsil eden siyasal akımın adıdır. Bir anlamda, çağdaş Türk Devletinin var olmasını sağlayan kurucu düşünce sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu düşünce akımının sağladığı toplumsal düzen ve hukuki yapı sayesinde yirmi birinci yüzyıla ulaşabilmiştir. Yeni dönemde küreselleşme aşamasına geçiş ile beraber, Atatürk ilkeleri ve Kemalizm, emperyal merkezlerin yönlendirmesi üzerine tartışılmağa başlanmıştır. Bugün sürekli olarak tırmandırılan Atatürk ve Kemalizm tartışmalarının arkasında böylesine bir gerçeklik bulunmaktadır. Konunun bilimsel açıdan ele alınmasıyla, arka plandaki plan ve programların emperyal hedeflere doğru Atatürk ve Kemalizm karşıtlığını tırmandırdığı anlaşılmaktadır.Küreselleşme dönemine girişten sonra, emperyalizm sosyalist sistem sonrasında ulus devletleri de ortadan kaldırmayı hedeflediği için, işbirlikçi ve mandacı çevreler Türk Devletleri ile beraber Atatürke ve onun düşünce sistemi olan Kemalizme savaş açmışlardır. Küresel sermayenin desteğinde basın ve medya organlarını ele geçiren Yeni Bizans, Yeni Ortaçağ ya da Büyük İsrail Projelerinin dindar ve liberal taraftarları ortak bir işbirliği içinde hem Atatürke hem de Kemalizme saldırmayı ana görev bilmişlerdir. Bu doğrultuda, Onun kurmuş olduğu laik ve üniter ulus devleti ortadan kaldırabilmek için ellerinden gelen her yolu denemişlerdir. Bu yüzden küreselleşme dönemi Türkiyede fazlasıy... tümünü göster