Bu kitap bir tutkunun öyküsüdür aslında. Karadeniz de küçük bir kasabada doğmuşum. Çocukluğum, ilk, orta, lise yıllarım küçük bir devlet memuru olan babamın tayinleri coğrafyasında tonlan değişen Doğu Karadeniz in hırçın köpüklü mavisi ile fındık yeşili içinde, Piraziz, Bulancak, Ordu ve Giresunda geçti. Sonra Tirebolu, Görele, Trabzon, Rize den ta Hopa ya, Rus sınırına kadar olan o kıyılardan yıllarca Karadeniz e baktım ben. Şimdi neler düşünüyorsam, anlıyorum ki, hepsini ta o günlerde, o kıyılarda denize bakarak düşünmeye başlamışım. Böylece gün gelmiş denizi görmeden, denize bakmadan bir şey düşünmez olmuşum. Bir tutkuydu bu. Doğu Karadeniz de bir kumsaldan ya da kıyıdaki kayalıklardan yüzünüzü denize dönüp baktığınızda tek bir şey görürsünüz. Ufuk çizgisi. Benim için en büyüleyici şey işte bu gökle denizi ayıran çizgiydi. Benim için dünya ve her şey bu çizgiyle ikiye ayrılmıştı o kıyılarda büyürken. Belki hâlâ da öyledir. Çizgiye kadar görebildiğim, ki bu bin türlü durumu ile hep denizdi ve bir de beni alıp götüren o çizginin, ufuk çizgisinin ötelerindeki, görmek için can attığım, o zamanlar henüz bilmediğim dünya. Başka başka denizler, başka ülkeler, limanlar ve onların başka dilleri konu,san, bizden başka insanları.
Bu kitap bir tutkunun öyküsüdür aslında. Karadeniz de küçük bir kasabada doğmuşum. Çocukluğum, ilk, orta, lise yıllarım küçük bir devlet memuru olan babamın tayinleri coğrafyasında tonlan değişen Doğu Karadeniz in hırçın köpüklü mavisi ile fındık yeşili içinde, Piraziz, Bulancak, Ordu ve Giresunda geçti. Sonra Tirebolu, Görele, Trabzon, Rize den ta Hopa ya, Rus sınırına kadar olan o kıyılardan yıllarca Karadeniz e baktım ben. Şimdi neler düşünüyorsam, anlıyorum ki, hepsini ta o günlerde, o kıyılarda denize bakarak düşünmeye başlamışım. Böylece gün gelmiş denizi görmeden, denize bakmadan bir şey düşünmez olmuşum. Bir tutkuydu bu. Doğu Karadeniz de bir kumsaldan ya da kıyıdaki kayalıklardan yüzünüzü denize dönüp baktığınızda tek bir şey görürsünüz. Ufuk çizgisi. Benim için en büyüleyici şey işte bu gökle denizi ayıran çizgiydi. Benim için dünya ve her şey bu çizgiyle ikiye ayrılmıştı o kıyılarda büyürken. Belki hâlâ da öyledir. Çizgiye kadar görebildiğim, ki bu bin türlü durumu ile hep denizdi ve bir de beni alıp götüren o çizginin, ufuk çizgisinin ötelerindeki, görmek için can attığım, o zamanlar henüz bilmediğim dünya. Başka başka denizler, başka ülkeler, limanlar ve onların başka dilleri konu,san, bizden başka insanları.
560 sayfa
1994 tarihinde, Cem Yayınevi tarafından yayınlandı