Osmanlı İmparatorluğu varlığını koruyabilmek için Batıyı örnek almağa başladığı andan itibaren, Türk aydınları Batı meselesi üzerinde düşünmeğe başlamışlardır. Ancak yeni teknik imkânlar ve müesseseler ile beraber, topluma yabancı olan Batının değerleri ve sathî görünüşleri de Türk toplumuna girmiş ve toplumdaki fertlerin yetişme, görüş ve şahsiyetlerine göre farklı şekillerde değerlendirilmiştir. Batı tesirindeki Türk edebiyatına, toplumun her sahasında görülen değişmeler aksetmiştir. Osmanlı aydını geleneğin ve alışkanlıklarının yarattığı değer ölçüleriyle yaşarken Batıdan da, yeni bir dünya görüşü gibi gelen birtakım farklılıkları değer olarak almış ve daimî bir ikilik içinde yaşamıştır. Edebiyatımızın ilk ürünleri arasında alafranga ve alaturka iki tipin çıkması, bu değişik tesirlerin tezahürlerindendir. Son devir edebiyat tarihimizin en canlı simalarından biri olan Halide Edib Adıvar (1882 -1964) hakkındaki bu eserde, medeniyet krizini bizzat kendi hayatında yaşamış ve eserlerinde işlemiş olan Halide Edibde Doğu ve Batı meselesinin tezahürü incelenmektedir.Eserlerinin büyük bir kısmında kendi ferdî tecrübelerini malzeme olarak kullanan Halide Edibin hepsi bir çeşit otobiyografik romanlar sayılabilecek olan eserlerinin anlaşılması, bir bakıma onun biyografisinin bilinmesini gerektirmektedir. 1897de yazı hayatına başlayan, 1908den 1964e kadar yurt içinde ve dışında yoğun bir çalışmada bulunan Halide Edibin yazılarının tam bir bibliyografyasını tesbit etmek hayli güç olduğunu ifade eden yazar, Halide Edibin eserlerinin ve bunlar hakkında yazılanların tam bir bibliyografyası olamaması sebebiyle, kronolojik olarak tertiplenmiş iki bibliyografya da eklemiştir. Halide Edib hakkında yazıların bulunduğu şüphesiz olan bazı gazeteler, bilhassa Hint gazeteleri (The Bombay Chronicle, The Hindustan Times, The Light, The Municipal Gazette, Tarjaman-ı Hagigat, Hakim-i Masriq, The Aligarh Magazine) ile Halide Edibin yazılarının çıktığı bilinen Zülâl-i İrfan ve Doğu gibi dergiler de maalesef görülememiştir. Ancak eserin tam ve ayrıntılı bir biyografi olduğu düşünülmemelidir. Zira, bu hayat hikâyesi eserin ana temi olan Doğu ve Batı meselesi açısından ele alınmıştır. Bugün her alanda gördüğümüz başarılı kadınların en çarpıcı örneği Halide Edib ile başlamıştır. Onun savunduğu fikirlerin pek çoğu bugün basmakalıp hâle gelmiş, aşılmış, bir kısmı ise hâlâ kültür hayatımızda tartışılmaktadır. Türkiyedeki Doğu-Batı ve Amerikan tesirlerini inceleyen kitaplar yazmış olan Halide Edibe ait yazı ve vesika yığını içinde en ilgi çekici durum, Halide Edibin milliyetini ve dinini daima hatırlamasıdır. Halide Edibi yakından tanıyanlardan Prof. Dr. Minâ Urgan ve Doç. Dr. Tatyana Moran, onun, Batı ile ilgili bir mesele konuşulurken, Türkiyede de böyledir, biz de böyle yaparız şeklindeki ifadelerle daima Batının değerlerine karşılık, kendi toplumumuzdakileri de aradığını belirtmişlerdir. Halide Edibin ilk eserlerinde de görülen bu tutumun, bütün yazılarının hâkim vasfı olduğu söylenebilir. Her şahsiyet gibi Halide Edibin de olumlu ve olumsuz açılardan ele alınması, kişilerin kendi şahsiyetleri ve önyargılarına göre değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Her konu gibi bu çalışmanın konusu da yeniden ve başka yöntemlerle işlenebilir. Kaldı ki doğu-batı kavramlarına yüklenen anlamlar günümüzde İslâmiyet-Hristiyanlık, fakir-zengin zıtlaşmasıyla devam etmekte, küreselleşme, yeni bir sömürgecilik anlayışıyla ortaya çıkmaktadır. Günümüzde yaşanan karmaşa içinde Halide Edibin doğu ve batı arasında bulduğu benzerlikler ve sentez arzusu çok safça görülebilirse de, bazı noktalarda ne kadar isabetli olduğu da anlaşılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu varlığını koruyabilmek için Batıyı örnek almağa başladığı andan itibaren, Türk aydınları Batı meselesi üzerinde düşünmeğe başlamışlardır. Ancak yeni teknik imkânlar ve müesseseler ile beraber, topluma yabancı olan Batının değerleri ve sathî görünüşleri de Türk toplumuna girmiş ve toplumdaki fertlerin yetişme, görüş ve şahsiyetlerine göre farklı şekillerde değerlendirilmiştir. Batı tesirindeki Türk edebiyatına, toplumun her sahasında görülen değişmeler aksetmiştir. Osmanlı aydını geleneğin ve alışkanlıklarının yarattığı değer ölçüleriyle yaşarken Batıdan da, yeni bir dünya görüşü gibi gelen birtakım farklılıkları değer olarak almış ve daimî bir ikilik içinde yaşamıştır. Edebiyatımızın ilk ürünleri arasında alafranga ve alaturka iki tipin çıkması, bu değişik tesirlerin tezahürlerindendir. Son devir edebiyat tarihimizin en canlı simalarından biri olan Halide Edib Adıvar (1882 -1964) hakkındaki bu eserde, medeniyet krizini bizzat kendi hayatında yaşamış ve eserlerinde işlemiş olan Halide Edibde Doğu ve Batı meselesinin tezahürü incelenmektedir.Eserlerinin büyük bir kısmında kendi ferdî tecrübelerini malzeme olarak kullanan Halide Edibin hepsi bir çeşit otobiyografik romanlar sayılabilecek olan eserlerinin anlaşılması, bir bakıma onun biyografisinin bilinmesini gerektirmektedir. 1897de yazı hayatına başlayan, 1908den 1964e kadar yurt içinde ve dışında yoğun bir çalışmada bulunan Halide Edibin yazılarının tam bir bibliyografyasını tesbit etmek hayli güç olduğu... tümünü göster
Karton Cilt, 520 sayfa
Eylül2007 tarihinde, Dergah Yayınları tarafından yayınlandı