Pauline Melville, Hayaletlerin Göçünde, Güney Amerikadan İngiltere ve Afrikaya uzanan öykülerinde, ilk romanı Karnından Konuşanın Öyküsünde ele aldığı fiziksel ve duygusal aidiyet temasının izini sürmeyi sürdürüyor. Melvillein, sömürgecilik ve sonrası önemin hayaletlerini uyandıran karakterleri de, eşya ile münasebetlerini tayin, kainattaki yerlerini tespit etmek üzere havada asılı kalmış birer hayalettirler adeta. Yersiz yurtsuzluğun, yabancılaşmanın verdiği burukluğu dengeleyen, öykülerin trajikliğini yumuşatan, yazarın acıtan mizahıdır.Öğrencilik yıllarının geçtiği Londra�da amaçsızca gezinirken geçmişin hayaletinin ele geçirdiği Güney Amerikalıbir diktatör; karnaval zamanı, kendisine gönlünü kaptırmış bir postacının yanında yerini bulan altmış beş yaşındaki Bayan da Silva; kocasının ellinci ölüm yıldönümünde farklı bir yerde olmaya karar veren, hayatı boyunca yapmak istediği şey olan flamenko dansıyla ölümü savuşturan bir başka yaşlı kadın; Dantenin Cehennemi ve Homerosun Odysseiasına göndermelerde bulunan bir dostluk hikayesinde yaşamı anlamlı kılan değer ve etkinlikleri, bulunduğumuz yeri anlamsızlaştıran ölüm; Descartes ve Shakespearee alerjisi olan, istemeden analitik geometrinin ilkelerini kapmış, aklın sınırları olduğuna inanan, söze karşı sessizliği ve beyaz adam gelmeden önceki doğallığı özleyen, kültürler arasında yerini yitirmiş bir papağan; Londrada yabancılaşmanın dibine vurmuş bir işçi diğeri işsiz iki kafadar; ötekini anlamanın entelektüel bir faaliyet değil de bir his olduğuna inandığı için, Afrikada rastladığı aç bir çocukla kurduğu ortak bir şeyleri olmayanların ortaklığında yerini bulan bir kadın; yüzünün ardında trajik bir gerçekliği gizleyen bir pandomim oyuncusu; Londra ve Prag seyahatlerinde yaşadığı yeri sorgulayan Macusi yerlisi Loretta ile birlikte ölmüş İngilizlerin ruhlarını yatıştırmak için İngiliz masa işi yapan Guyanalı işçiler. Tüm bu karakterler, hayaletlerin geçit töreninde bir bir gözümüzün önünden kayıp geçerler.
Pauline Melville, Hayaletlerin Göçünde, Güney Amerikadan İngiltere ve Afrikaya uzanan öykülerinde, ilk romanı Karnından Konuşanın Öyküsünde ele aldığı fiziksel ve duygusal aidiyet temasının izini sürmeyi sürdürüyor. Melvillein, sömürgecilik ve sonrası önemin hayaletlerini uyandıran karakterleri de, eşya ile münasebetlerini tayin, kainattaki yerlerini tespit etmek üzere havada asılı kalmış birer hayalettirler adeta. Yersiz yurtsuzluğun, yabancılaşmanın verdiği burukluğu dengeleyen, öykülerin trajikliğini yumuşatan, yazarın acıtan mizahıdır.Öğrencilik yıllarının geçtiği Londra�da amaçsızca gezinirken geçmişin hayaletinin ele geçirdiği Güney Amerikalıbir diktatör; karnaval zamanı, kendisine gönlünü kaptırmış bir postacının yanında yerini bulan altmış beş yaşındaki Bayan da Silva; kocasının ellinci ölüm yıldönümünde farklı bir yerde olmaya karar veren, hayatı boyunca yapmak istediği şey olan flamenko dansıyla ölümü savuşturan bir başka yaşlı kadın; Dantenin Cehennemi ve Homerosun Odysseiasına göndermelerde bulunan bir dostluk hikayesinde yaşamı anlamlı kılan değer ve etkinlikleri, bulunduğumuz yeri anlamsızlaştıran ölüm; Descartes ve Shakespearee alerjisi olan, istemeden analitik geometrinin ilkelerini kapmış, aklın sınırları olduğuna inanan, söze karşı sessizliği ve beyaz adam gelmeden önceki doğallığı özleyen, kültürler arasında yerini yitirmiş bir papağan; Londrada yabancılaşmanın dibine vurmuş bir işçi diğeri işsiz iki kafadar; ötekini anlamanın entelektüel bir faa... tümünü göster