Her Kadın Önce Bir Hayaletle Sevişir, aşk acısını saramayan Suzan'ın ilk aşkının hayaletinde kendini arayışının öyküsü... Buna belki de kayboluşunun öyküsü demeli! Kadın yitirdiği aşkın hayaletini kovacak erkeği buluyor ama erkeğin onu kuşatacak cesareti yok. Suzan aşk girdabında, arzunun ve tutkunun sabırsız şöleninde tek başına kaybolacak! Yazar, bu ilk romanında gerçekle düşün, hastalıkla sağlığın, gündüzle gecenin ve elbette iyi ile kötünün bıçakla kesilip ayrılamadığı yerden bakmaya cesaretlendiriyor okurunu. Yaşamın talihsiz mekânlarda sıkışıp kalmasına isyan ederek ve özellikle kaybolmak için çıkılan yolculukları özendirerek... Elinizdeki yapıt, kadınla erkeği yaşamın içinde, aşkın içinde içtenlikle kaybolmaya davet eden uyku lezzetinde bir yolculuk. Yazar diyor ki; Hiçbir kadın bir gece kelebeğiyle konuşacak kadar yalnız kalmamalı! Ve hiçbir erkek bu yalnızlığı küçümseyecek kadar kaba olmamalı!Kadın tüm varlığıyla dokundu Tarıka. İçi erkeğe ilk kez böylesine uzandı: Araya hiçbir koşulu almadan... Bir bebeğinki kadar yumuşaktı erkeğin başı. Suzan onun saçlarında gezinirken, sahildeki hırçın dalgalardan korunan kayalı, yosunlu, minik gölcüklere girdiğinde ayaklarını saran ılık dokunuşu hissetti. Ellerinin altında duyumsadığı mutluluğu duyurdu ona: Ne kadar yumuşaksın. Tarık hemen atıldı denetimindeki son yelkenlinin kanadı da suya düşüyormuş gibi: Erkek asla yumuşak değildir. Suzan onun sözlerini bu kez gerçek bir gülümsemeyle karşıladı. Anlamlı tek şey yaşadığı şu andı: Varlığının hiçbir yere gitmek istemeyen, olduğu yerde olmakla doyumlu soluğu.
******
Her Kadın Önce Bir Hayaletle Sevişir, aşk acısını saramayan Suzan'ın ilk aşkının hayaletinde kendini arayışının öyküsü... Buna belki de kayboluşunun öyküsü demeli! Kadın yitirdiği aşkın hayaletini kovacak erkeği buluyor ama erkeğin onu kuşatacak cesareti yok. Suzan aşk girdabında, arzunun ve tutkunun sabırsız şöleninde tek başına kaybolacak! Yazar, bu ilk romanında gerçekle düşün, hastalıkla sağlığın, gündüzle gecenin ve elbette iyi ile kötünün bıçakla kesilip ayrılamadığı yerden bakmaya cesaretlendiriyor okurunu. Yaşamın talihsiz mekânlarda sıkışıp kalmasına isyan ederek ve özellikle kaybolmak için çıkılan yolculukları özendirerek... Elinizdeki yapıt, kadınla erkeği yaşamın içinde, aşkın içinde içtenlikle kaybolmaya davet eden uyku lezzetinde bir yolculuk. Yazar diyor ki; Hiçbir kadın bir gece kelebeğiyle konuşacak kadar yalnız kalmamalı! Ve hiçbir erkek bu yalnızlığı küçümseyecek kadar kaba olmamalı!Kadın tüm varlığıyla dokundu Tarıka. İçi erkeğe ilk kez böylesine uzandı: Araya hiçbir koşulu almadan... Bir bebeğinki kadar yumuşaktı erkeğin başı. Suzan onun saçlarında gezinirken, sahildeki hırçın dalgalardan korunan kayalı, yosunlu, minik gölcüklere girdiğinde ayaklarını saran ılık dokunuşu hissetti. Ellerinin altında duyumsadığı mutluluğu duyurdu ona: Ne kadar yumuşaksın. Tarık hemen atıldı denetimindeki son yelkenlinin kanadı da suya düşüyormuş gibi: Erkek asla yumuşak değildir. Suzan onun sözlerini bu kez gerçek bir gülümsemeyle karşıladı. Anlamlı tek şey yaşadığı ş... tümünü göster